/  Sürdürülebilir Kalkınma   /  COVİD-19 Sürecinde Yeşil Dönüşümü Başlatmak – 5 Adil Dönüşümü Birlikte Yaratmak

COVİD-19 Sürecinde Yeşil Dönüşümü Başlatmak – 5 Adil Dönüşümü Birlikte Yaratmak

Hülya ULUSOY SUNGUR
Uzman
Yatırım Destek Ofisi
hulya.ulusoy@izka.org.tr

COVID-19 salgını yaşam, çalışma ve üretme tarzımızı büyük ölçüde değiştirdi, bu değişikliğin özellikle ekonomik ve sosyal etkileri çok önemli. Pek çok işyeri kapandı, milyonlarca kişi işsiz kaldı. Salgının seyrindeki belirsizlik ekonomik krizin yönetilmesini zorlaştırıyor. Hem salgının sebepleri hem de gezegenin yaşadığı çevresel sorunlar bir dönüşümün gerekliliğine işaret ediyor. Bu değişikliğin yeşil büyüme hedefli olması gerektiği konusunda küresel ölçekte bir fikir ve istek birliği var diyebiliriz. “COVID-19’dan kurtuluş yeşil dönüşümle olmak zorundadır; ancak bu dönüşüm de hem insanlar hem gezegenimiz için daha iyi koşullar sağlamalı, dönüşüm adil olmalı, kimseyi geride bırakmamalıdır.” (Gueye, 2020)

Sürdürülebilir büyüme fosil yakıtlar kullanan, doğal kaynakları ölçüsüz şekilde tüketen, çevreye zarar veren üretim birimlerinin kapanmasını veya iklim dostu yeni teknolojilerle değişimini gerekli kılmaktadır. Kapanan ya da üretim süreçlerini değiştiren iş yerlerinde mevcut iş gücünün yeni teknolojilerin gerektirdiği yeteneklere sahip olmaması pek çok kişinin süreç içinde işsiz kalmasına neden olmuştur. Bu durum özellikle kömür madenlerinin kapatıldığı bölgelerde büyük sosyo-ekonomik krizlerin yaşanmasına neden olmuştur.

Sürdürülebilir büyümenin dünyamız için tek çözüm olması gerçeği iş örgütlerinin, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların ortaya çıkan sosyal sorunların da çözümüne yönelik ortak siyasalar geliştirmesine neden olmuştur.

“Adil Dönüşüm” ilk olarak, 2013 yılında ILO tarafından düzenlenen Uluslararası İşçi Konferansında tartışmaya açıldı ve 2015 yılında ILO tarafından “Herkes İçin Çevresel Açıdan Sürdürülebilir Ekonomilere ve Toplumlara Doğru Geçiş Rehberi”  (Guidelines for a Just Transition Towards Environmentally Sustainable Economies and Societies for All)  yayınlandı. Burada adil dönüşüm “çevresel olarak sürdürülebilir ekonomi ve toplumlara geçişte herkes için adil dönüşüm; herkes için insana yakışır çalışma, sosyal kapsayıcılık ve yoksulluğun ortadan kaldırılması”nın sağlanması olarak ele alınmaktadır.  (ILO, 2015)

2015 yılında gerçekleşen COP 21 Paris Anlaşması’nda paydaş ülkelerin ulusal politikalarına entegre edilmek üzere, “ulusal düzeyde tanımlanmış kalkınma önceliklerine uygun şekilde; iş gücünün adil dönüşümü, insana yakışır çalışma ve kaliteli işlerin yaratılmasının gereksinimlerini ve zorunluluklarını dikkate almak” olarak betimlenmiştir. (ITUC, 2020) 

Paris Anlaşması sonrası adil dönüşüm siyasaları;  OECD, Birleşmiş Milletler, EBRD gibi pek çok uluslararası kurum tarafından, özellikle yeşil büyümenin önemli bir parçası olan sosyal politikaların geliştirilmesinde kullanılmaya başlandı. Son olarak Aralık 2019’da Avrupa Birliği tarafından açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı’nda üç önemli bileşenden birisi olarak tanımlanarak daha da yaygınlık kazandı. Adil dönüşüm anlaşmada “kimseyi ve hiçbir yeri geride bırakmamak” olarak betimlenmektedir. (Avrupa Birliği, 2019)

İklim dostu ekonomiye geçişte iş süreçlerinin ve iş yaratan sektörlerin dönüşümünün neden olduğu işsizleştirilme ve/veya yoksullaştırılma sürecinin etkisi, aslında verimlilik ve katma değerin artırılmasına büyük katkısı olduğu düşünülen dijitalleşme ve gelişen teknolojilerin üretim süreçlerine entegrasyonu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Pek çok çalışan işten çıkarılıyor veya kötü koşullar nedeniyle çıkmak zorunda bırakılıyor, çalışan maaşları arasındaki farklar giderek artıyor. (Acemoğlu, 2020) Ve COVID 19 salgını sebebiyle etkilenen işyerleri bu sorunun katlanarak büyümesine neden oluyor.

Yeşil dönüşüm, sadece ekonomik ve çevresel değil, aynı zamanda sosyal açıdan da sürdürülebilir büyümeyi hedefler. Yeşil büyüme refahın adil bir şekilde dağıldığı kapsayıcı bir gelişmeyle tamamlanır. Bu noktada yeşil büyümeyi hedefleyen her toplum iklim dostu yeni düzene geçerken kapsayıcı ve yenilikçi politikalarla yeşil istihdam alanları yaratmak ve dönüşümün sosyal çözümlerle birlikte herkes için adil olmasını sağlayacak siyasalar ve araçlar geliştirmelidir. Bu çalışmada, COVID 19 salgını öncesi ve sonrasında yeşil dönüşüme yönelik süreçte karşılaşılan/karşılaşılacak sosyal sorunların çözümleri üzerinde durulacaktır. 

Adil dönüşüm, genel olarak iklim değişikliği ile mücadele, yeşil büyüme ve sıfır-karbon ekonomiye dönüşüm süreçlerinde, terkedilen veya dönüşen iş alanlarında çalışan insanların ekonomik ve sosyal durumlarının kötü bir şekilde etkilenmemesi amacı ile ulusal ve uluslararası düzeyde araç ve politikaların geliştirilmesidir. Dolayısı ile çok yönlü bir konudur ve herkesin sorumluluk alması gereken çok paydaşlı bir çözüm yaklaşımı gerektirir. Kimseyi arkada bırakmamak için herkesin birlikte çalışması gerekmektedir.

Toplumun ve ekonominin tüm kesiminin sürece dahil edilmesi için öncelikle adil dönüşüm konusunda her düzeyde farkındalık yaratılması gerekmektedir. Farkındalık, ortak akıl ve iyi yönetişimle mevcut ve gelecek sorunların tespiti ve çözüm araçlarının geliştirilmesi mümkündür.

Adil dönüşümün temel hedefi, insanların kendi işleri aracılığı ile daha iyi yaşam koşullarına sahip olmasının sağlanmasıdır. Paralel şekilde yoksulluğun ortadan kaldırılması ve sosyal içerme odak çalışma alanlarıdır.  Bu noktada düşük karbonlu gelişme, dijital dönüşüm ve COVID 19 salgının sebep olduğu sorunlara sürdürülebilir, kapsayıcı, çevresel ve sosyal çözümlerin üretilmesine çok paydaşlı bir yuvarlak masa ortamı sağlar. Adil dönüşüm için iş güvenliği, sosyal koruma, işçi ve insan haklarına saygılı çalışma ortamları ve maaşlar temel prensipler olarak değerlendirilmektedir.

Bunların sağlanmadığı bir dönüşüm sürecinde toplumsal sorunların ekonomik sürdürülebilirliği etkileyeceği aşikardır, bu noktada adil dönüşüm hem sosyal hem de iş sürekliliği için bir araç olarak anlaşılmalıdır. Ayrıca iklim değişikliği küresel ölçekte bir konu olmasına rağmen, hem iklim değişikliğinin etkileri hem de düşük karbonlu büyümenin sebep olabileceği sosyal sorunlar bölgeleri ve yerel toplulukları etkilemektedir. Bu noktada sorun sadece merkezi yönetimlerin sorumluluk alanı olmaktan çıkar, yerel düzeyde de önlemler alınması gereken bir boyut kazanır. İşte farkındalık çalışmaları bu bakış açısı ile çok ortaklı bir şekilde yürütülmelidir.

Adil dönüşüm çalışmaları yeşil dönüşüm kapsamında yürütülen tüm alt çalışmaları yatay kesen bir şekilde kurgulanmalıdır. Faaliyet ve önlem alanları temelde üç alanda toplanabilir: “işler ve istihdam edilebilirlik”, “tüketim ve yaşam tarzı” ve “finans ve yatırım”. (CSR Europe, 2020) Bu üç bileşende de çözümler yeteneklerin dönüşümü, kültürel değişim, savunmasız grupların desteklenmesi ve sosyal diyaloğu kapsayacak şekilde geliştirilmelidir. Bu yazıda işler ve istihdam edilebilirlik konusuna odaklanılacaktır.   

İşler ve istihdam edilebilirlik alanındaki çalışmalar sanayideki dönüşüm çalışmaları ile birlikte ve bütünleşik bir şekilde yürütülmelidir. Öncelikle ekonominin tüm alanlarında dönüşümde kilit sektörler belirlenmelidir. Kilit sektörler karbon ayak izi büyük olan, dolayısı ile değişimi gerekli olan sektörler ve temiz enerji gibi yeşil dönüşüme hizmet eden sektörlerdir. Kilit sektörlerin dönüşümü ve gelişimleri değer zinciri yaklaşımı ile ele alınmalı, dönüşümün değer zincirine etkisi değerlendirilerek değişim, dönüşüm ve işbirliği hem sektörde hem yerelde, değer zinciri düzeyinde gerçekleştirilmelidir.

İşgücüne yönelik çalışmalar iş gücünün korunması, yeniden eğitim ve beceri kazandırma ve yeniden işe yerleştirmeler bileşenlerinde yürütülmektedir. Bu süreçte işgücünün mevcut nitelik ve becerileri ile dönüşüm için gerekli yeteneklerin ve meslek alanlarının arasındaki uçurumun giderilmesi hedeflenir. Bu kolay bir süreç değildir. İşveren sektör ve firmalar, çalışanlar ve hane halklarına yönelik çok yönlü analizler ve destek mekanizmalarının tasarlanmasını, bunların etkin bir şekilde ölçülmesi, izlenmesi ve değerlendirilmesini gerektirir.  

Kilit sektörlerin belirlenmesinin ardından işgücüne yönelik çalışmalar aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

  • Mevcut işgücünün analiz edilmesi: Değişimi gerekli sektörlerdeki mevcut işgücünün büyüklüğünün, meslek profillerinin ve yeteneklerinin belirlenmesi.

Kaç kişi yakın zamanda işsiz kalma riski altında? Bu kişiler mevcut yetenekleri ile hangi sektörlerde çalışabilirler? Ya da hangi yeni becerilerle halihazırda çalıştıkları sektörün yeşil dönüşümüne katkıda bulunabilirler?

  • Yerel ekonominin iklim dostu dönüşümünde gerekli işgücünün analiz edilmesi: Bölgede yeşil büyümeye hizmet eden ya da geliştirilmesi gereken sektörlerin tespit edilmesi, bu sektörlerin ihtiyacı olan yeni meslek profilleri, becerilerin belirlenmesi.

Bölgede yeşil işlerin artırılması amacı ile ne tür yeni beceri ve meslek alanlarına ihtiyaç var? Bu işlerin mesleki yeterlilik şartları ne olmalı? Mevcut işgücünün mevcut özellikleri ile ya da kapasite geliştirme çalışmaları ile yeşil işlere kaydırılması mümkün mü?

  • Analizler sonrasında dönüşümü yönetecek strateji ve eylem planlarının hazırlanması, bunların hayata geçmesi için gerekli teknik ve finansal çalışmaların yürütülmesi.

Dönüşümü yönetmek için ne tür araçlar kullanabiliriz?

Bu eylem planlarında yerel işgücünün dijital ve yeşil dönüşüme uyumlu hale getirilmesi için alt strateji, plan ve faaliyetler belirlenir.

Geniş çaplı eğitim planları bu sürecin en önemli bileşenidir. Çocuklarda eğitimin en başından itibaren yeşil işler farkındalığının artırılması, meslek liseleri ve mesleki eğitim merkezlerinde dönüşümün ihtiyacına yönelik müfredatların ve programların belirlenmesi, üniversitelerin yeşil büyümeyi destekleyecek şekilde değişimi temeldir. Sonrasında eşleştirme/yerleştirme programlarının hazırlanması, buna göre mevcut işgücünün yeşil işler becerileri ile donatılması, değer zincirindeki veya sektördeki ihtiyaçların çözüm ortağı yeşil-girişimcilerle buluşturulması, mevcut çalışanların yeni yeşil işler alanında kendi işlerini kurmalarının desteklenmesi,  hem işgücüne hem de işverenlere yönelik destek platformlarının oluşturulması gibi pek çok aşama birbiriyle bütünleşik şekilde kurgulanmalıdır.  

İşler ve istihdama yönelik eylemler sorumlu tüketim siyasaları, özel sektörün dönüşümünün desteklenmesi, finans sektörünün bu değişime cevap verecek araçlar geliştirmesi ile desteklenmelidir.

Yukarıda da belirtildiği üzere bu çalışmaların yerel boyutu çok önemlidir. Yeşil büyüme sürecinde gelişmenin en büyük etkisi yerel boyutta olduğu gibi yaşanan sorunlar da en çok yereli etkilemektedir. İzmir Kalkınma Ajansı bu bakış açısı ile çalışmalarında yeşil büyümeyi kaliteli sürdürülebilir büyüme için temel araçlardan birisi olarak belirlemiştir. Bu kapsamda faaliyetler, hem yeşil büyümeyi hızlandıracak hem de yeşil dönüşümün ileride yaşanması muhtemel sosyal sorunlarına pro-aktif çözümler oluşturabilecek şekilde tasarlanmıştır.

Yeşil inovasyon, yeşil girişimcilik ve dijital dönüşüm çalışmaları ile bölgeye gerekli yeteneklerin kazandırılması ve yeşil dönüşümde çözüm ortağı girişimlerin desteklenmesi önceliklendirilmektedir. Temiz enerji ve temiz teknolojiler sonuç odaklı programı kapsamında yürütülen faaliyetler bölgemizde mevcut sektörlerin temiz üretime geçerken gerekli teknoloji ve becerilerin kazandırılmasını hedeflemekte, diğer taraftan dönüşümü hızlandıracak yeni sektörlerin gelişimine yön vermeye çalışmaktadır. Yatırım destek faaliyetleri ve BEST for Energy projesi ile temiz enerji sektörüne yönelik ekipman ve teknoloji üretimi ve hizmetler sektörü geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu kapsamda sektörlerin ve işgücünün yeni becerilerle donatılarak temiz enerji sektörüne yönelik işlerin artırılması temel hedeflerden birisidir. Temiz enerji sektörü iklim dostu büyüme için önemli olduğu kadar adil dönüşüm için de en kilit sektörlerden birisidir. Uluslararası Sendikalar Konferederasyonu, Adil Dönüşüm Merkezi Yöneticisi Samantha Smith’in de söylediği gibi, “Temiz enerji işleri iyi işlerdir.”

Bu bilinçle, İzmir’de tüm yerel kurum ve kuruluşlar İZKA’nın faaliyetlerine paralel pek çok iklim dostu çalışma yürütmektedir. Yerel paydaşlar stratejik yaklaşım ve iyi yönetişimle sadece daha yeşil değil aynı zamanda insan odaklı bir büyüme için çalışmaya hazırdır. COVID 19 salgını sonrasında hızlandırmamız gereken yeşil dönüşümün hem çevresel, hem ekonomik hem de sosyal anlamda gerçekleşebilmesi için dönüşümün adil olmasını sağlamalıyız. İnsana yaraşır yeşil işler yaratmanın mümkün olduğunu ve bunu hiç kimse geride kalmadan yapabileceğimizi birlikte hareket ederek gerçekleştirebiliriz. 

Kaynakça

Yorum Yaz