/  Mavi Büyüme   /  Akuakültür ve Sürdürülebilir Kalkınma

Akuakültür ve Sürdürülebilir Kalkınma

E. Mustafa ÜSTÜNEL
Uzman
Proje Uygulama ve İzleme Birimi

mustafa.ustunel@izka.org.tr

Dünya nüfusunun hızlı artışı, şehirleşme ile karasal tarım alanlarının azalması, doğal balık stokları üzerinde avcılığın yaratmış olduğu baskılar nedeniyle avcılık yolu ile gerçekleştirilebilecek üretimin sürdürülebilirlik sınırlarına gelmiş olması akuakültürün önemini artırmıştır. Günümüzde dünyanın en hızlı büyüyen ve dünya nüfusunun protein ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan sektör olan akuakültür sürdürülebilir kalkınmanın ayrılmaz bir parçasıdır.

Akuakültürün Tanımı ve Tarihi

 Su ürünlerinin üretimi avcılık ve yetiştiricilik olmak üzere iki üretim modülüne bağlıdır. Özellikle insan tüketimi için su organizmalarının kontrollü şekilde yetiştirildiği bir süreç olan ve akuakültür olarak da adlandırılan su ürünleri yetiştiriciliği, balık, kabuklu hayvanlar, yumuşakçalar, su bitkileri, algler ve diğer su canlılarının yetiştirilmesi olarak tanımlanabilir.  Tüm dünyada gerçekleştirilebilecek bir faaliyet olan su ürünleri yetiştiriciliği, denizler, nehirler ve göller veya yapay su ortamları gibi farklı doğal ortamlarda kontrollü koşullar altında tatlı su ve tuzlu su popülasyonlarının yetiştirilmesini içerir.  Su ürünleri yetiştiriciliğinin en yaygın şekli ise kültür balıkçılığı olarak da tanımlanan balık yetiştiriciliğidir.

Kültür balıkçılığının tarihi çok eski dönemlere, milattan çok daha öncesine kadar uzanır. Çin’de rahiplerin bundan 3000 yıl kadar önce dahi manastır havuzlarında sazan balığı yetiştirdikleri bilinmektedir. İncil’de balık havuzlarından bahsedilirken, ilkçağ Mısır duvar ve mezar süslemelerinde süs balıklarının havuzlarına rastlanmaktadır. Romalılar halen İtalya’da kullanılmakta olan sahillerde havuzlarda balık yetiştiriciliğini başlatmışlardır. Deniz balıkları yetiştiriciliği ise muhtemelen Endonezya’da MÖ. 1400 yıllarında gel-git olayı sırasında süt balığı yavrularının sahildeki havuzlara stoklanması ile başlamıştır. Kültür balıkçılığının bir endüstri halinde gelişmesi ise, ancak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşmiştir. Deniz balıkları yetiştiriciliğindeki son gelişmelerin büyük bir kısmı 1960’lı yıllarda sarıkuyruk yetiştiriciliğindeki gelişmelerle Japonya’da meydana gelmiştir. Daha sonra bu ülkede çipura (Pagrus Major) son olarak da orkinos yetiştirilmeye başlanmıştır. 1970’li yıllarda Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri somonu ve 1980’li yıllarda Akdeniz ülkeleri levrek ve çipura yetiştiriciliğini ticari düzeye getirmeyi başarmışlardır (Özbay, 2008).

Kültür balıkçılığı sektöründe dünya genelinde yaşanan gelişmeler üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde de kendisini göstermiştir. Türkiye’nin coğrafi konumu ve mevcut doğal kaynakları, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği için uygun fırsatlar sunmaktadır. Türkiye her biri kendine özgü özelliklere ve farklı üretim potansiyeline sahip Karadeniz, Ege ve Akdeniz ile çevrili ve bir iç deniz olan Marmara Denizi’ni çevrelemektedir (Atalay ve Maltaş, 2020). Ülkemizin üç tarafında bulunan farklı özelliklere sahip denizler, balıkçılık alanının en önemli kısmını oluşturmaktadır. Denizlerimiz sıcaklık ve tuzluluk açısından farklı özellikler göstermekte olup, toplam kıyı şeridi uzunluğu 8 bin 333 km’dir. Ülkemizdeki denizlerin farklı özelliklerde olması hem avcılığa hem de bu denizlerde yetiştiricilik yapılmasına da imkân tanımaktadır (TEPGE, 2020).

Türkiye’de su ürünleri yetiştiriciliği 1970’li yılların başında tatlısu alabalığı üretimi ile başlamıştır. Türkiye’de ilk özel alabalık çiftliği 1971 yılında Bilecik-Bozüyük’te kurulmuştur. Tatlı su alabalığı yetiştiriciliğinin başarısı, 1980’li yılların başında başlayan ve gelişen yoğun su ürünleri yetiştiriciliği teknolojileri ile üretimini istikrarlı bir şekilde günümüze kadar artıran deniz ürünleri yetiştiriciliğinin öncüsü olmuştur (Tosun, 2020). Türkiye’de denizde ilk ciddi kültür balıkçılığı tesisi, Yaşar Holding öncülüğünde 1985 yılında İzmir-Çeşme’de çipura-levrek yavru üretimi ve yetiştiriciliği amacı ile kurulmuştur. 1980’li yılların sonlarında ise Karadeniz’de kafeslerde alabalık ve somon, 1990’lı yılların ortalarında da Akdeniz’de (Alanya) karides yetiştiriciliği başlamıştır. İç sularda sazan ve alabalık üretimindeki çiftlik sayısındaki hızlı artış deniz çiftliklerinde de devam etmiştir. İç sularda ağırlıklı alabalık, denizlerde de çipura ve levrek üretilmektedir (Özbay, 2008).

Dünyada ve Ülkemizde Akuakültür

FAO verilerine göre, küresel balık üretimi 2018’de yaklaşık 179 milyon tona ulaşmış olup bunun 82 milyon tonu su ürünleri üretiminden gelmektedir. Dünya balık üretiminin yaklaşık % 88’i (156 milyon ton) doğrudan insan tüketimi için kullanılmış olup bu da kişi başına tahmini yıllık 20,5 kg’a denk gelmektedir. Kalan kısım (22 milyon ton) gıda dışı amaçlar için kullanılmış ve bunun % 82’si de (18 milyon ton) balık unu ve balık yağı üretmek için kullanılmıştır. 1960’larda % 67 olan doğrudan insan tüketimi için kullanılan balık oranı günümüzde önemli ölçüde artmıştır. Canlı, taze veya soğutulmuş balıklar, genellikle en çok tercih edilen ve yüksek fiyatlı balık türü olarak doğrudan insan tüketimi için kullanılan balıkların en büyük payını (% 44) temsil etmektedir. Bunu % 35 ile dondurulmuş, hazırlanmış ve konserve balıklar (% 11) ve % 10 ile kurutulmuş balıklar izlemektedir.

Su ürünleri yetiştiriciliğinin toplam üretiminin % 46’sını balığın oluşturduğu görülmektedir. Kültür balıkçılığı küresel ölçekte Asya tarafından domine edilmekte olup son yirmi yılda hacim olarak küresel toplamın %89’u Asya ülkeleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Aynı dönemde, Afrika ve Amerika’nın payları artarken, Avrupa ve Okyanusya’nın payları azalmıştır. Bununla birlikte, dünyada kültür balıkçılığının ilk örneklerinin görüldüğü ülke olan Çin, 1991’den bu yana dünyanın geri kalanının toplamından daha fazla akuakültür ürünü üretmiştir. Çin, 2018 yılında da küresel balık üretiminin % 35’ini gerçekleştirerek önemli bir balık üreticisi olmaya devam etmiştir (FAO, 2020).

Türkiye’de su ürünleri üretimi 2019 yılında bir önceki yıla göre %33 oranında artarak 836 bin 524 ton olarak gerçekleşmiştir. Su ürünleri üretimimiz geçmişte avcılık karakterli olmasına karşın, su ürünleri yetiştiriciliğinin üretim içindeki payı yıllar içinde artış göstermiştir. Türkiye’de su ürünleri üretiminin %44,6’sını yetiştiricilik ürünleri oluşturmaktadır. Su ürünleri yetiştiriciliği bir önceki yıla göre %13,8 artış göstererek 373 bin 356 ton olarak gerçekleşmiştir. Yetiştiricilik üretiminin %69’u denizlerde, %31’i iç sularda gerçekleşmiştir. İç sularda gerçekleştirilen yetiştiricilik üretim miktarı, 2013 yılına kadar denizlerdekinden fazla olmasına karşın son 6 yıldır denizlerdeki üretim miktarı iç sulardan gerçekleşen üretim miktarından fazladır. Ülkemizdeki yetiştiricilik üretiminin neredeyse tamamı levrek, çipura ve alabalıktan oluşmaktadır. Denizlerimizde gerçekleştirilen kültür balıkçılığı faaliyetinde özellikle iki ilimiz öne çıkmaktadır. Ülkemizde bu alanda gerçekleşen üretimde Muğla %42,8 ile ilk sırada, İzmir %33,4 ile ikinci sırada yer almaktadır (TEPGE, 2020).

Akuakültürün Önemi

Yukarıda detaylı şekilde anlatıldığı gibi akuakültür, gerek dünyada gerekse ülkemizde hızla büyüyen bir sektördür. Akuakültürün neden önemli olduğu hususu ve bu kapsamda sürdürülebilir kalkınma ile olan ilişkisi ise her şeyden önce gelecekte yaşanması muhtemel gıda sorunu ile ilişkilidir. Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 9,6 milyara çıkması ve bunun da gıda ve protein kaynakları için önemli bir talep yaratması beklenmektedir. Günümüzde balık ve balık ürünleri, gelişmekte olan birçok ülkede günlük hayvansal protein alımının önemli bir bölümünü sağlamaktadır (WB, 2017).  2017’de balık tüketimi, küresel nüfusun hayvansal protein alımının % 17’sini ve tüketilen tüm proteinlerin % 7’sini oluşturmuştur (FAO, 2020).

Küresel balık tüketimi, 60 yılı aşkın bir süredir dünya nüfus artışının üzerinde bir oranda artmıştır. 1961-2017 döneminde, toplam gıda balık tüketiminin yıllık ortalama büyüme oranı % 3,1 olarak gerçekleşmiş, aynı dönemde yıllık % 1,6 olan nüfus artış oranını ve yılda % 2,1 artış gösteren diğer tüm hayvansal proteinli gıdaları (et, süt, süt vb.) geride bırakmıştır. Kişi başına gıda balık tüketimi 1961’de 9,0 kg’dan 2017’de 20,3 kg’a, yılda ortalama % 1,5 oranında yükselirken, aynı dönemde toplam et tüketimi yılda % 1,1 artış göstermiştir. Tüketimdeki genişleme, yalnızca üretimdeki artışlardan değil, aynı zamanda diğer birçok faktörün birleşiminden de kaynaklanmaktadır. İşleme, soğuk zincir, nakliye ve dağıtımdaki teknolojik gelişmeler, balık ve balık ürünlerine yönelik artan taleple güçlü bir şekilde ilişkili olan dünya çapında artan gelirler, kayıp ve atıkta azalma ve tüketiciler arasında balığın sağlık yararları konusunda artan farkındalık balık tüketimini artıran faktörler olmuştur (FAO, 2020).

 Hızla artan dünya nüfusu, nüfusun sağlıklı ve dengeli beslenmesi sorununu da beraberinde getirmektedir. Artan nüfus ile şehirleşmenin de artış göstermesi, karasal tarım alanlarının küçülmesine neden olmakta ve mevcut tarım alanları dünyanın beslenme ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Bununla birlikte balık ve balık ürünleri diğer yaygın proteinlerden daha yüksek protein ve enerji tutma kapasitesine sahiptir. Yukarıda değinildiği gibi balık ve balık ürünleri, dünya nüfusunun sağlıklı şekilde beslenmesinde önemli bir protein kaynağıdır. Ve görüldüğü üzere küresel ölçekte söz konusu ürüne olan talep yıllar itibarıyla giderek artmaktadır. Fakat bu durum okyanuslarımızın ve denizlerimizin yıllar boyu aşırı avlanma ile sömürülmesine de neden olmuştur. Aşırı avlanmanın balık stokları üzerinde yaratmış olduğu baskı ciddi boyuttadır. FAO’nun değerlendirmesine göre, biyolojik olarak sürdürülebilir seviyelerde olan balık stoklarının oranı 1974’te % 90 iken 2017’de % 65,8’e düşmüştür.

Balık stokları üzerinde avcılığın yaratmış olduğu baskının, denizlerimizin insanlığın besin talebini karşılayabilmesi hususunda tehlike yaratmış olduğu açıktır. Okyanuslarımız ve denizlerimizdeki aşırı avlanmanın yıldan yıla arttığı göz önüne alındığında, artan dünya nüfusunu besleyecek deniz ürünleri için alternatif kaynaklara ihtiyaç bulunmaktadır.  Bu kapsamda su ürünleri yetiştiriciliği, deniz ürünleri arzındaki boşluğu doldurmanın bir aracıdır. Balıkları sorumlu ve sürdürülebilir bir şekilde yetiştirmek, gelecek nesillere sağlıklı ve çevre dostu protein seçeneklerine erişim sağlamanın çözümüdür. Deniz kirliliğine yol açıp açmadığı hususu tartışmalı bir konu olmakla birlikte su ürünleri yetiştiricilik faaliyetleri de bulundukları ortamı biyolojik ve kimyasal düzeyde etkilemektedir. Ancak su ürünleri yetiştiriciliği sektöründe bu etkilerin geri dönüşümü hızlıdır, çevreye ve denize kalıcı bir kirlilik yaratmamaktadır (Suzer vd, 2017). Ayrıca çevre dostu yemlerin kullanımı ile söz konusu etkilerin en aza indirilmesi mümkün olup, su ürünleri üretiminin sağladığı fayda göz önüne alındığında tolere edilebilir seviyede olduğu söylenebilir. Sonuç olarak balık stokları üzerindeki baskının azalmasına ve küresel ekosistemin korunmasına ayrıca artan dünya nüfusunun beslenmesine sunduğu katkı göz önüne alındığında su ürünleri yetiştiriciliği, sürdürülebilir kalkınmanın ayrılmaz bir parçası olup, sürdürülebilir kalkınma için okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir kullanmak olarak tanımlanan “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”nın 14.’sü olan “Sudaki Yaşam” hedefine ulaşılmasında kilit bir role sahiptir.

Kaynakça:

  • Atalay, M., Maltaş, Ö.(2020) “Aquaculture Legislation and Management of Turkey” Marine Aquaculture in Turkey: Advancements and Management. İstanbul: Türk Deniz Araştırmaları Vakfı.
  • Food and Agriculture Organization of the United Nations. (2020). The State of World Fisheries and Aquaculture
  • Özbay, S. (2008), “Balık Çiftliklerinin Çevreye ve Türk Turizmine Etkileri” Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Turizm İşletmeciliği Eğitimi Anabilim Dalı, Ankara.
  • Suzer, C., Korkut, A.Y., Özden, O. (2017).” Neden Çiftlik Balığı Tüketmeliyiz”, İzmir Balıkçılığı. İzmir: İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları.
  • Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü  (TEPGE), 2020. Su Ürünleri Ürün Raporu
  • Tosun, D. (2020).” Trout Mariculture in Turkey”, Marine Aquaculture in Turkey: Advancements and Management. İstanbul: Türk Deniz Araştırmaları Vakfı.
  • World Bank and United Nations Department of Economic and Social Affairs. (2017). The Potential of The Blue Economy
  • Global Aquaculture Alliance
  • FAO
  • Solar Navigator
  • Skretting
  • 7deniz
Yorum Yaz