/  Yeşil Büyüme   /  Çöpe Attığımız Servet-1: İzmir’in Atık Kompozisyonu

Çöpe Attığımız Servet-1: İzmir’in Atık Kompozisyonu

Emine Bilgen EYMİRLİ
Uzman
Yeşil Büyüme Politikaları Birimi

bilgen.eymirli@izka.org.tr

En basit haliyle çöp, sahibi için kullanım değeri kalmayan ve atılmak istenen her türlü meta anlamına geliyor. Bir maddenin çöp olabilmesi için en belirgin ölçüt ise sahibinin ona biçtiği değer. Kullanım değeri kalmayan her türlü nesne çöp olarak görülmekte ve kullanım hakkından vazgeçilerek atılmakta. Oysa sahibi için kullanım değeri olmaması o maddenin üretim zinciri içerisindeki değerini yok etmiyor; çöpe atılan her madde aslında başka bir ürüne dönüştürülmek ve yeniden değer kazanmak için sırasını bekliyor.

Atıklardan ekonomik değere sahip yeni ürünler elde etme fikri esasen günümüze ait değil. Bundan üç asır öncesinde kentsel alanlardan toplanan çöplerin ve hayvan dışkılarının kırsal alanlarda gübre olarak kullanıldığı, bitkisel atıklardan kâğıt imal edildiği örnekleri yaygın olarak görmekteyiz. Üretilen atıkların insanlık için sorun olması sanayileşme hamlesi sonrasında yaşanan hızlı kentleşme ile başlamakta. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında aşırı üretim ve tüketime bağlı ekonomik yapıların küresel ölçekte yaygınlaşması sonrasında, kişi başı atık üretiminde iki kat artış yaşanmış durumda. Mevcut tüketim odaklı yaşam kültürümüz ile bu rakamın katlanarak artması bekleniyor; nitekim araştırmalar 2018 yılı rakamlarına göre dünya genelinde üretilen kentsel atık miktarının 2 milyar tonu geçtiğini ortaya koyuyor. Atık bertarafı günümüzde insanlığın yönetmek zorunda kaldığı en önemli küresel sorunların başında yer alıyor. Her ne kadar atığın kullanım değerinin yeniden oluşturularak üretim değer zincirine dâhil edildiği bertaraf yöntemleri gelişmiş ülkelerde yaygınlaşsa da dünya genelinde yer altına depolamanın en fazla tercih edilen bertaraf yöntemi olduğunu görüyoruz (WB, 2018).

Benzer biçimde ülkemizde de yıllık ürettiğimiz 20 milyon ton evsel atığın yalnızca %10’luk bölümünü ekonomik olarak değerlendirebiliyoruz. Yani her yıl servet değerinde potansiyel hammaddeyi çöpe atıyor, yeraltına gömerek çevresel etkilerini yok etmek ve yeni hammaddeler satın alabilmek için yine bir servet harcıyoruz. Geri dönüşüm ve geri kazanım süreci içerisinde değerlendirilmeden bertaraf edilen her atık, hem hammadde hem enerji hem de çevresel etkilerin giderilmesi açısından önemli kaynak kaybı demek. Bu noktada ivedilikle sürdürülebilir ve bütünleşik atık yönetim sistemlerinin kurulması için harekete geçmemiz gerekmekte.

Etkin bir atık yönetim sisteminin ilk adımı çöpümüzü tanımakla başlıyor; yöneteceğimiz atığın miktarının yanı sıra karakterinin yani içeriğinin, üretildiği bölgenin, zamanın, kimler tarafından üretildiğinin de bilinmesi gerekiyor. Üretilen atığın miktarı ve türü ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye, aynı şehirde semtten semte değişkenlik gösterebildiği gibi yıl içerisinde aylara göre, hatta haftanın belirli günlerinde bile nicelik ve nitelik olarak farklılaşmakta. Bu değişim toplumun sosyo-ekonomik yapısına, daha ziyade gelir seviyesi ile tüketim ve kullanım alışkanlıklarına bağlı. Araştırmalar, gelişmişlik seviyesi arttıkça gıda atıklarının yerine ambalaj atıklarının ve büyük hacimli atıkların daha fazla üretildiğini belirtiyor. Atığın toplanmasından taşınmasına, geri kazanımından bertarafına kadar tüm süreçlerin planlanmasında atığın karakteri belirleyici bir rol oynamakta. Organik madde içeriği yüksek atıklar için kompostlaştırma etkin bir yöntem iken geri kazanılabilir madde oranı yüksek atıklar için kaynağında ayrı toplama sistemi kurulması daha uygun bir yatırım olabilmekte. Uygun atık bertaraf ve değerlendirme altyapısının kurulması, teknoloji seçimi, yatırım yeri ve maliyetlerinin belirlenmesi ancak güvenilir ve düzenli bir atık karakterizasyon çalışması sonrasında mümkün olmakta (AGED, 2018).

Üretilen atığı tanımak için kullanılan en önemli araç ise atık karakterizasyon analizi olarak karşımıza çıkıyor. Üretim ve tüketim metodu olmak üzere iki farklı yöntem kullanılarak yapılabilen atık karakterizasyonu çalışmalarının belirli dönemlerde ve düzenli olarak yapılması önemli. Endüstriyel istatistikler üzerinden üretim proseslerine giren hammadde miktarlarına göre üretilen atığın niteliğinin tahmin edilmesine dayanan üretim modeli, veri temininin pahalı olması ve zaman alması nedeniyle çok tercih edilmiyor. Atık kompozisyonunun zaman ve mekâna bağlı olarak belirlenmesinde en güvenilir ve bilimsel yöntem olarak numune alma, ölçme ve analiz prensibine dayanan tüketim yöntemi kabul görmekte. Ülkemizde yerel düzeyde yapılan atık karakterizasyon çalışmaları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı “Katı Atık Karakterizasyonu Analiz Metodu (Madde Grupları Analizi)” kitapçığında belirtilen esaslar doğrultusunda yapılıyor. Yerel yönetimlerin 2008 yılından itibaren bu rehberde belirtilen atık bileşen sınıflarını ve analiz yöntemlerini kullanarak, yaz ve kış mevsimleri için hizmet ettikleri bölgeyi temsil edecek şekilde atık karakterizasyonu yapma yükümlülükleri bulunmakta.  

İzmir, ülkemizin en fazla atık üreten illerinden biri olup 2019 yılında üretilen evsel atık miktarı 2 milyon tona ulaşmış durumda. Yıllara göre değişime baktığımızda üretilen toplam atık miktarının yanı sıra kişi başı üretilen atığın da arttığı görmekteyiz (Tablo 1).

İzmir’in evsel atık kompozisyonuna dair en güncel bilgiyi İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 2020 yılı atık karakterizasyon çalışması sunmakta. Farklı ilçelerden alınan numunelerin analizine dayanan çalışmanın sonuçları İzmir genelinde evsel atığın yarısından fazlasının mutfak ve park/bahçe atıklarından oluştuğunu belirtiyor.  Depolama alanına gönderilen kâğıt, karton, plastik, metal ve cam gibi geri kazanılabilir malzemelerin oranı ise %26’ya ulaşmış durumda (Tablo 2).

Atık Kâğıt ve Geri Dönüşümcüler Derneği tarafından 2018 yılında gerçekleştirilen atık karakterizasyon analizi ise bu alanda yapılmış en kapsamlı çalışmalardan biri. Yoğun bir saha çalışmasına dayanan analiz İzmir’in farklı gelir seviyesine sahip semtlerinde ve çarşı bölgelerinde hafta içi ve hafta sonu günlerde üretilen atığın kompozisyonunu ortaya koyuyor. Buna göre;

  • Yüksek ve orta gelir seviyesine sahip semtlerde mutfak atıkları hafta içi daha fazla üretilirken, hafta sonları bu oran yaklaşık %15 oranında azalıyor ancak düşük gelir seviyesinde belirgin bir değişim gözlenmiyor.
  • Yüksek ve orta gelirli semtler ile çarşı bölgesinde tatil günlerinde; atığın kağıt, plastik, metal ve cam içeriği artış gösterirken, plastik ve cam bu grup içindeki en fazla artış gösteren atık türleri olarak dikkat çekiyor.
  • Geri kazanılabilir atıklar en fazla çarşı bölgelerinde gözlemlenirken, özellikle tatil günlerinde atık içindeki oranı %80’e ulaşıyor.
  • Atığın kâğıt ve karton bileşeni yükselen gelir seviyesi ile artış gösteriyor (Şekil 1).
Şekil 1. Farklı gelir gruplarına ve haftanın günlerine göre evsel atık kompozisyonu (AGED, 2018)

Bahsi geçen her iki çalışmanın da İzmir’in evsel atık kompozisyonuna ilişkin çarpıcı sonuçlar ortaya koyduğunu görmekteyiz. Ürettiğimiz atığın dörtte birinden fazlası kâğıt, karton, plastik, metal ve cam gibi geri kazanılabilir potansiyel hammaddelerden oluşmakta. Benzer bir durumun endüstriyel atıklar için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. İzmir’de sanayi kuruluşlarının ürettiği atıkların türleri incelendiğinde atık ambalaj, metal, plastik ve kâğıt üretim atıkları en fazla üretilen sanayi atıkları içerisinde yer almakta (Tablo 4).

Tablo 4. İzmir’de en çok üretilen atık türleri

Atık KoduAtık TürüToplam Atık Miktarı (ton)
10Isıl işlemlerden kaynaklanan atıklar642.324
02Tarım ve gıda üretimi ve işlemesi sonucu ortaya çıkan atıklar179.971
20Ayrı toplanmış belediye atıkları164.792
15Atık ambalajlar87.606
19Atık yönetim tesislerinden kaynaklanan atıklar69.831
12Metallerin ve plastiklerin işlenmesinden kaynaklanan atıklar69.107
03Ahşap işleme ve kâğıt, karton üretiminden kaynaklanan atıklar53.289
Kaynak: Atık Bilgi Sistemi 2019 yılı verileri kullanılarak üretilmiştir.

İzmir’in evsel ve endüstriyel atık kompozisyonuna göre her yıl 700 bin tonun üzerinde ekonomik değere sahip atık üretiliyor, ancak bu atıkların sadece %10’luk bir bölümü ekonomiye kazandırılıyor. Bu durum bize mevcut atık yönetim sistemi içerisinde atık değerlendirme uygulamalarının ivedilikle hayat geçirilmesi gerektiğini gösteriyor. Yüksek gelir seviyesine sahip semtlerden başlamak üzere evsel atıkların kaynağında ayrı toplandığı sistemlerin kurulması bu konuda atılacak ilk adım olmalı. Sanayi tesisleri arasında kurulacak endüstriyel simbiyoz işbirlikleri de endüstriyel atıkların geri kazanımı için etkin bir araç olarak görülebilir.

Kaynakça

  • AGED (2018). “Ankara, Diyarbakır, Gaziantep ve İzmir Katı Atık Depolama Alanlarında Yapılan Katı Atık Karakterizasyon Çalışması”, Atık Kâğıt ve Geri Dönüşümcüler Derneği, İstanbul.
  • ÇŞİM (2019). “İzmir Çevre Durum Raporu”, İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü.
  • ÇŞİM (2020). “İzmir İl Sıfır Atık Yönetim Sistemi Planı”, İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü.
  • Demircan, Ç. (2016). “Çöpte Saklı Değer, Değere İçkin Emek: Çöpün Ekonomik Politiği”, Sosyal Araştırmalar Derneği Katkı, 2: 47-65.
  • WB (2018). Trends in Solid Waste Management, The World Bank.

Yorum Yaz