Toplumsal Cinsiyet ve Turizm
Gökçe AYDOĞDU
Uzman
Mavi Büyüme Politikaları Birimi
gokce.kalyoncu@izka.org.tr
Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, kadınların çalışma hayatında gerek istihdam olanaklarına erişim gerek ücret, çalışma koşulları, sosyal güvenlik gibi uygulamalar bakımından karşılaştıkları sorunların en önemli sebepleri arasında yer alırken sürdürülebilir kalkınmanın da önünde engel teşkil etmektedir. Toplumsal cinsiyetin neden olduğu önyargılar ve engellemeler tüm sektörlerde olduğu gibi, ülke ekonomisi ve kalkınması için oldukça önemli bir sektör olan turizmde de kadın erkek arasında eşitsizliklere neden olmaktadır. Cinsiyet, biyolojik olarak kadın ve erkek arasındaki ayrımı anlatırken toplumsal cinsiyet, kadınlar ve erkekler arasındaki toplumsal olarak kurulan ve kültürel kaynakları olan farklılıklara, “erkeklik” ve “kadınlık” arasındaki toplumsal bakımdan eşitsiz bölünmeye gönderme yapmaktadır (Marshall, 1998). Kadınlar ve erkekler için toplum tarafından inşa edilen roller, davranışlar ve nitelikler toplumsal cinsiyet kavramı ile ifade edilmektedir (UNDP, 2019).
Toplumsal cinsiyetin, istihdam piyasasında çoğu zaman kadınlar aleyhine yansımaları bulunmaktadır. İstihdamda toplumsal cinsiyet ayrımı, gerek istihdama katılım oranları gerekse de meslek yapısında erkekler ile kadınlar arasında görülen eşitsiz dağılımı ifade etmektedir. Meslek yapısında cinsiyet ayrımı iki şekilde gerçekleşmektedir, dikey ayrımda erkekler mesleki hiyerarşinin tepesinde kadınlar dibinde kümelenirler, yatay ayrımda ise aynı mesleki düzeyde erkeklerle kadınlara farklı işler düşmekte, kadınlara daha düşük sorumluluklar verilmektedir (Marshall, 1998). İşsizlik ve insana yakışır iş açığı tüm dünyada önemli bir sorun olmaya devam etmekle birlikte özellikle kadınlar istihdama katılım oranı bakımından oldukça dezavantajlı durumdadır. Dünya genelinde erkeklerin (15-64 yaş) %78’ine karşılık kadınların %55’i işgücü piyasası içinde yer almaktadır (WEF, 2019). Bu durum kadınların ekonomik özgürlüğünün engellenmesinin ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleşmesinin önemli nedenlerindendir. Eşitsizliğin küresel ekonomiye etkisini yansıtması bakımından Dünya Bankası tarafından yapılmış olan araştırma sonuçları çarpıcıdır. Yapılan araştırmaya göre kadınların çalışma hayatında yer almasının küresel gayri safi yurtiçi hâsıla üzerindeki etkisi %37 iken, toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortadan kalkması ve kadınların çalışma yaşamına erkeklerle eşit şekilde katılması durumunda, 2025 yılına kadar küresel gayri safi yurt içi hâsılada %26’lık ilave artış söz konusu olacaktır (Dünya Bankası, 2017).
Türkiye’nin toplumsal cinsiyet alanındaki durumu değerlendirildiğinde, üyesi olduğu Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üye ülkelerinin ortalamasının oldukça gerisinde kaldığı görülmektedir. Kadınların istihdama, siyasete ve karar alma mekanizmalarına katılımlarının düşüklüğü gibi nedenlerle Türkiye, “Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Endeksi”nde 144 ülke arasında 130. sırada yer almaktadır (Kadının Kalkınmadaki Rolü Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2018). Ülkemizde kadın istihdamı ve kadınların işgücüne katılımı erkeklere nazaran oldukça düşük seviyededir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun Aralık 2019 verilerine göre, ülkemizde işgücüne katılma oranı erkeklerde %72, kadınlarda %34,4’tür. Yalnızca istihdam olanaklarına erişim değil ücret koşulları bakımından da kadınlar aleyhine var olan eşitsizlik Uluslararası Çalıma Örgütü (ILO) ve Türkiye İstatistik Kurumu işbirliğinde hazırlanan Cinsiyete Dayalı Ücret Farkının Ölçümü: Türkiye Uygulaması başlıklı raporda ortaya konmuştur. 2018 yılı verileriyle hazırlanan raporda kadınlar ve erkekler arasındaki ücret farkının erkekler lehine %21,1 olduğu ifade edilmektedir. Rapor annelik ücret farkına ilişkin durumu da ortaya koymaktadır. Buna göre anneler ve babalar arasındaki ücret farkı %19 düzeyindedir (Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020). Kadın istihdamında nicelik açısından varolan olumsuz tablo nitelik açısından da benzer durumu yansıtmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun yürüttüğü Hane Halkı İşgücü Araştırması’na göre, Türkiye’de 2017 yılında erkek yönetici oranı %82,7 iken kadın yönetici oranı %17,3’tür (İKV, 2019). 2019 ILO verilerine göre ise, Türkiye’de kadınların istihdamdaki payı %25, toplam yönetimdeki payı %13, üst düzey yönetici pozisyonunda işletmelerdeki payı %10’un altında ve orta ve üst yönetimdeki payı %12’nin altındadır (Akgül, 2020).
Turizm, hizmet sektörü içinde istihdam yoğunluğu yüksek bir sektör olarak ekonomi üzerinde oldukça önemli etkilere sahiptir. Farklı sektörlerde kadın istihdamı erkek istihdamına oranla düşük seviyelerde olmasına rağmen turizmde istihdam edilen kadınlar sayıca fazladır. Turizm sektöründe çalışan kadın sayısı tün dünyada yaklaşık 61 milyondur (UNWTO, 2019). Turizm sektörü kadınlara yeni istihdam alanı oluşturmakta ve işgücüne aktif katılımlarında önemli rol oynamaktadır. 2019 yılı verileriyle dünya genelinde tüm sektörlerde %44,6 olan kadın istihdamı, turizm sektöründe %54’tür (Yetiş ve Çalışkan, 2020). Türkiye ise, Avrupa’da kadın çalışan sayısında en az orana sahip ülkeler arasındadır, konaklama ve yiyecek içecek hizmetlerinde çalışan kadınların oranı %14,83’tür (Akgül, 2020).
Turizm sektöründe işgücünün çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor olsa da sektörde kadınların en düşük ücretli ve en düşük statülü işlerde çalışma eğilimi sürmektedir (UNWTO, 2019). Kadınların turizm sektöründeki konumlarında, toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü belirleyici olmakta, kadınlar genellikle kat hizmetleri, mutfak, servis gibi ev işlerinin bir uzantısı olarak kabul edilebilecek birimlerde alt düzeylerde çalışmaktadır. Dünya Turizm Örgütü’nün (UNWTO) 2019 yılı Turizmde Kadın İstihdamı Küresel Raporu kadınların turizm sektöründe karar verici pozisyonlara uzaklığını göstermektedir. Konaklama sektöründe çalışanların %70’i kadın olmasına rağmen yönetici pozisyonlarında %40, genel yönetici pozisyonunda %20 oranında yer almakta, en üst düzey yönetici pozisyonlarında %8’den az kadın bulunmaktadır (Akgül, 2020). UNWTO raporu turizm sektöründe kadın ve erkek arasındaki ücret farkına ilişkin veriler de ortaya koymaktadır, rapora göre turizm sektöründe çalışan kadınlar, erkeklere oranla yaklaşık %15 daha az kazanç elde etmektedir. Düşük ücretlere ek olarak kadınlar aile işletmelerinde büyük oranda ücretsiz aile işçiliği de yapmaktadır (UNWTO, 2019).
Toplumsal cinsiyet ayrımı kadınların istihdam ile elde edecekleri sağlık ve emeklilik gibi haklardan da kısmen faydalanabilmesine neden olmaktadır. Toplumun kadınlara yüklediği rollerin gereği olarak kadınlar aile üyelerinin bakımı için zaman ayırabilmek adına çalışma saatleri daha esnek olan kısmi zamanlı çalışabilecekleri işleri tercih etmekte ya da enformel işlere yönelmektedir. Sosyal güvenlik sistemi formel işlerde istihdam edilip düzenli prim ödenmesini gerekli kıldığından kadınlar düşük ücretlere ek olarak sosyal güvenlik gibi istihdamla birlikte edinilen haklardan da faydalanamamaktadır. Ayrıca sektör, talep ile bağlantılı olarak, çalışma saatlerinin uzun ve yoğun olduğu, mevsimsel istihdam ilişkisinin kurulduğu, diğer sektörlere kıyasla eğitimli ve nitelikli işgücüne daha az ihtiyaç duyulan, sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi oranının da düşük olduğu bir sektördür. Bu durum turizm sektöründe istihdam edilecek kadınların rolü ve konumu bakımından da belirleyicidir (Yetişkin ve Çalışkan, 2020).
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların ekonomik özgürlüklerini elde etme çabalarının önündeki önemli engellerden biridir. Kadın ve erkekler için belirlenen rol ve sorumlulukların kadın istihdamına etkisini ortaya koymak amacıyla Ankara’da bulunan turizm işletme yöneticilerinin katılımı ile yapılan araştırma, kadınları çalışmaya yönlendiren en önemli faktörün ekonomik bağımsızlık kazanmak iken işten ayrılmalarının temel nedeninin iş ve aile çatışması olduğunu yansıtmaktadır (İkiz, 2020). Aynı araştırma toplumsal cinsiyetin, sektörde istihdam edilen kadınların konumunu da etkilediğini göstermesi bakımından önemlidir. Katılımcılar, her ne kadar kadınların firma verimliliğini olumlu etkiledikleri düşünülse de turizm sektöründe işlerin cinsiyetlere göre ayrıldığı, kadınların cinsiyetlerine uygun işlerde, erkeklerin ise esneklik gerektiren daha ağır işlerde çalıştırılmak için işe alındığını ifade etmişlerdir. Ayrıca araştırmada kadın erkek arasındaki bu ayrımı, yöneticilerin, özel çalışma gereksinimi gibi nedenlerle rasyonelleştirdiği görülmüştür (İkiz, 2020). Şanlıurfa’da faaliyet gösteren turizm işletmelerindeki kadın çalışanlara yönelik gerçekleşen farklı bir araştırmada da katılımcıların yarısından fazlası sektörde kadın işi, erkek işi ayrımı olduğunu ifade etmiş, ayrıca katılımcıların yaklaşık %60’ı kadın ve erkek arasında ücret farkı olduğu yönünde görüş bildirmiştir (Çakır vd., 2017).
Kadın istihdamı ile bağlantılı olarak kadınlar kendi girişimlerini kurma konusunda da ikincil pozisyonda kalmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadın girişimciliğine etkileri konusunda önemli turizm bölgelerinden olan Alanya, Kaş, Bodrum ve Marmaris ilçelerinde toplam 40 kadın girişimci ile yapılan araştırmanın katılımcıları, kadın girişimcilerin kendi işlerini kurmaları konularında engellendiklerine dikkat çekmişlerdir. Çalışmada, erkeklerin aileyi geçindirmekten sorumlu olması perspektifinden yola çıkıldığında, kadınların aile ekonomisine katkı sunan olarak değersizleştirildiğinin ve kadınların çalışması ve girişimci olmalarının çok fazla kabul görmediğinin altı çizilmiştir (Altındal, 2016).
Sonuç
Kadınların ekonomik hayata katılımı ve fırsat eşitliği sağlanması konusunda 2006-2020 dönemi hızında ilerlendiğinde ekonomik katılım açısından, cinsiyet farkının kapanmasının 257 yıl süreceğine ilişkin hesaplamalar sorunun derinliğini ve çözüme ulaşılması için daha büyük adımlar atılması gerekliliğini ortaya koymaktadır (WEF, 2019). Kadınların ekonomiye katılımını sağlamak; kalkınmayı hızlandırmak, istikrarlı ve güçlü ekonomiler inşa etmek, insan hakları için uluslararası kabul görmüş hedeflere ulaşmak ve kadınların ve dolayısıyla toplulukların yaşam kalitesinin iyileştirilmesi bakımından bir zorunluluktur.
Turizm sektörü istihdam yaratan, bu bakımdan da ülke ekonomisine önemli katkı sağlayan sektörlerin başında geldiği için bu alanda eğitimli kişilerin istihdam edilmesi sektörün gelişimi, insan kaynağının verimli kullanımı ve ülke tanıtımı bakımından oldukça önemlidir. Eğitim, kadınların iş bulmaları ve istihdam edilmelerindeki en büyük etkenlerdendir. Gerek temel gerek mesleki eğitimin desteklenmesi ile kadın veya erkek olarak ayrılmadan, bireylerin üretkenliğinin artırılması mümkün olacaktır. Ayrıca toplumsal cinsiyet algısı ve eğitim düzeyi arasında da ilişki bulunmaktadır. Eğitim düzeyindeki artış ile toplumsal cinsiyet algısının daha olumlu hale geldiği ve eğitimin toplumsal cinsiyet algısı üzerinde olumlu katkıları olduğunu doğrular nitelikte çalışmalar bulunmaktadır (Tekin, 2017).
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltmak için, iş ve aile yaşamının uyumlaştırılmasına yönelik makro politikalar üretilmesi ulusal istihdam politikalarımız arasında yer almaktadır. Bakım ekonomisi kapsamında çocuk, hasta, yaşlı ve engelli bakımı konusundaki kurumsal hizmetlerin yaygın ve erişilebilir nitelikte olması kadınların iş yaşam dengesi zorluklarını aşmada önemli bir faktördür. Çalışma saatleri ile okul saatlerinin uyumlaştırılması, yaz tatili ya da okul sonrasında etüt/bakım hizmetlerinin sağlanması, kreş ve/veya gündüz bakımevlerinin hizmet verme saatlerinin de çalışma saatleriyle uyumlaştırılması model arayışları çerçevesinde ulusal düzeyde ortaya çıkan önemli tespit ve politika önerileri arasında yer almaktadır (Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2018).
Kadın girişimciliğinin desteklenmesi, kadın ve erkek arasında sektörel ayrımcılığın aşılmasına ek olarak bireysel ve toplumsal refahın artırılmasına da katkı sağlayacaktır. Kadın girişimciliğini desteklemeye yönelik kamu politikaları ve girişimcilik eğitim ve uygulamaları ile kadınların toplumdaki rol ve statüleri güçlenirken, var olan gelir dağılımı adaletsizliği de azaltılacaktır.
Kaynakça
- Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı. Çalışma Hayatı Gündemi, Çalışma Genel Müdürlüğü E-Bülteni (2020). Sayı 1.
- Akgül Ö. A. (2020). Turizmde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadınların Güçlendirilmesi İle Mutluluk Endeksi Arasındaki İlişki. Turar Turizm ve Araştırma Dergisi, Cilt 9, Sayı 2.
- Altındal Y. (2016). Türkiye’de Turizm Sektöründe Kadın Girişimciliğinin Gelişiminin İncelenmesi: Batı Akdeniz Bölgesi-Güney Ege Bölgesi Karşılaştırması, Doktora Tezi.
- Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) (2019). Toplumsal Cinsiyete Duyarlı İletişim Rehberi
- Çakır P. G., Barakazı M. ve Barakazı E. (2017). Turizm Sektöründe Çalışan Kadınların Karşılaştığı sorunları Değerlendirmeye Yönelik Bir Araştırma. International Journal of Social Science.
- Dünya Bankası (2017) Women and Tourism: Designing for Inclusion.
- Dünya Ekonomik Forumu (WEF) (2019). Global Gender Gap Report 2020.
- Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) (2019). Global Report on Women in Tourism- Second Edition.
- İkiz N. A. (2020). Turizm İşletmelerinde Cinsiyet Ayrımcılığı ve Kadın Çalışanlar: Yöneticilerinin Konuya İlişkin Tutum ve Uygulamaları. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 50.
- İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) (2019). AB Katılım Sürecindeki Türkiye’nin Kadın İstihdamı Karnesi.
- Kadının Kalkınmadaki Rolü Özel İhtisas Komisyonu Raporu (2018).
- Marshall G. (1998). Sosyoloji Sözlüğü.
- Tekin Ö. A. (2017). Turizm Sektöründe Toplumsal Cinsiyet Algısı: Beş Yıldızlı Otel Çalışanları Üzerine Bir Araştırma. Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi. Cilt 4, sayı 12.
- Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) (2017). Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm: Eğilimler 2018 Raporu.
- Yetiş Ş. A. ve Çalışkan N. (2020). Turizm Sektöründe Kadın İstihdamı: Mevcut Duruma İlişkin Bir Değerlendirme. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi.