/  Mavi Büyüme   /  G20 Roma İlkeleri Çerçevesinde Turizmin Geleceği

G20 Roma İlkeleri Çerçevesinde Turizmin Geleceği

Gökçe AYDOĞDU
Uzman
Mavi Büyüme Politikaları Birimi

gokce.kalyoncu@izka.org.tr

İnsanların hareket ve etkileşimine dayanması sebebiyle turizm, küresel çapta yaşanan Covid-19 salgınından en fazla etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. 2019 yılında uluslararası turist hareketliliği 1,5 milyar iken 2020 Mart ayı itibariyle neredeyse durma noktasına gelerek %73 azalmıştır (UNWTO, 2021). 2021’in ilk çeyreğinde azalış %83’e ulaşmıştır (UNWTO, 2021). Ziyaret sayılarındaki bu düşüş sektörün 1980’lerin sonlarındaki seviyelere döndüğünü göstermekle birlikte geliştirilen senaryolar ile salgın öncesi döneme ilişkin ziyaret rakamlarına ulaşmanın 2,5 ila 4 yıl arası sürebileceği hesaplanmaktadır (Statista).

Turizm sektöründeki daralma yarattığı zincirleme etki ile tedarik zinciri içindeki diğer sektörleri de etkilemiş ve doğrudan turizm sektörünün yaşadığı etkinin 3 katı oranında kayba yol açmıştır (OECD, 2021). Salgın, sektörde 100 ila 120 milyon istihdam kaybı riski doğururken özellikle kadınlar, gençler ya da kayıt dışı çalışanlar gibi dezavantajlı grupta yer alan bireyler üzerinde daha yıkıcı etkilere yol açmıştır.

Covid-19’un ekonomide neden olduğu olumsuz sonuçlar yanında salgın nedeniyle yaşanan kısıtlamalar ile azalan hareketlilik, çevre kirliliğinde azalma, hava ve su kalitesindeki iyileşme turizmin toprak, su gibi yenilenemeyen doğal kaynaklar üzerindeki etkisi üzerine eğilmeyi gerekli kılmıştır. Özellikle hızlı ve plansız büyümenin yarattığı olumsuz etkilerin sonucu olarak turizm stratejilerinin sürdürülebilir kalkınma hedefleri ile uyumlu hale getirilmesi önem kazanmıştır. Turizm sektöründe salgının yaralarını sarmaya ek olarak daha iyi bir normal inşa etmek ve sürdürülebilir kapsayıcı büyümenin yeniden başlatılması temalarıyla 2021 Mayıs ayında G20 ülkeleri tarafından sektörün geleceğine ilişkin “G20 Roma İlkeleri” olarak adlandırılan bir yol haritası hazırlanmış ve bu çerçevede yedi politika alanı tanımlanmıştır.

1. Güvenli hareketlilik

Bu politika alanının vurgusu seyahate olan güveni geri kazanma ve sürdürmedir. Seyahatin çok uluslu boyutu seyahate güvenin yeniden kazanılabilmesi için ülkeler arası işbirliğini beraberinde getirmektedir. Bu işbirliğinde temel gereksinimlerin başında hareket ve varış ülkelerindeki sağlık ve güvenlik durumu hakkında doğru ve şeffaf bilgilerin sağlanması ve paylaşılması gelmektedir. Ek olarak ziyaret edilen ülkelerde turistlere yönelik kısıtlamalar, sağlık ve acil servis hizmetlerine erişim, sağlık ve güvenlik protokolleri, iptal seçenekleri, sigorta kapsamı ve geri dönüş konusunda şeffaf ve kapsayıcı bilgi edinebilmeye imkân sağlanması önemlidir. Aşıların etkisinin kanıtlanması ile birlikte güvenli seyahat için test ve aşı sertifikasyonu konusunda ortak uluslararası yaklaşımlar üzerinde anlaşmaya varılması sektöre yönelik yol haritası kapsamında önerilen konular arasındadır.  Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan dijital yeşil sertifika bu adımların örneğidir. Güvenli hareketlilik politikasında turistlere gerçek zamanlı bilgi sağlayan mobil uygulamalar önemli araçlardır. Bu uygulamalar ziyaretçilerden geri bildirim alarak gelecekteki ziyaretleri daha iyi planlama yönünde süreç tasarımlarının geliştirilmesini de mümkün kılmaktadır.

2. Kriz yönetimi

Krizden kaçınma ve kriz yönetimi için önemli hususların başında krize karşı reaktif yaklaşım yerine proaktif bir yaklaşım izlemek gelmektedir (Aldao vd. 2021). Turizm sektöründe krizleri başarıyla yönetebilmek için bir strateji belgesinin hazırlanmış olması, bu stratejide acil durum eylemleri, eylemlerden sorumlu yapılar tanımlanması, stratejinin bütün paydaşlarla istişare içinde ve krizlerden alınan dersler ışığında hazırlanmış olmasının önemi toplantıda vurgulanan konular arasındadır (OECD, 2021). Kriz durumlarından etkilenen turistlerin ihtiyaçlarını karşılamak için bilgi verme ve yardım sağlama adımlarının tanımlanması, ihtiyaçları karşılamaya yönelik mobil uygulamaların devreye alınması önerilmektedir. Ziyaretçilere ek olarak turizm değer zinciri içerisinde yer alan işletmeler ve çalışanlar için gereken desteği sağlamak sektörün temel yapısını koruma bakımından önemlidir. Covid-19 süreci bu alanda devlet desteğinin önemini ortaya koymuştur. Bilgi yönetimi kriz yönetiminde önemli role sahip olduğu için krizin etkilerini hafifletmede stratejik iletişim ve medyadan etkin şekilde yararlanılması, iletişimin açık ve tutarlı olması da vurgulanan konular arasında yer almaktadır.

3. Sektörün dirençli hale getirilmesi

Turizm sektörünün büyük dış şoklar karşısında direncinin zayıf olduğu ve krizlerin turizm üzerindeki “felç edici etkileri” sektörün krizlerle başa çıkabilme kapasitesinin zayıflığına vurgu yapmaktadır (Ntounis vd., 2020). 2003’teki SARS ve 2009’daki küresel finansal kriz ile kıyaslandığında daha büyük hasara neden olan Covid-19 turizm sektörünü dirençli hale getirme zorunluluğunu ortaya koymuştur (Statista). Salgının dönüştürücü etkisi yeni pazar ve ürünlere uyarlanmayı gerektirmektedir. Toparlanma sürecinde özellikle iç turizme ve yakın pazarlara odaklanma önemli bir role sahip olacaktır. Dirençlilik sürdürülebilir ekosistem yönetiminin de anahtarı kabul edildiğinden yerel ve ulusal düzeyde sürdürülebilir turizm odağında orta ve uzun dönem vizyona sahip bir strateji hazırlanmasının, sektörün performansının ve sürdürülebilirliğinin izlenmesinin dirençliliği artırmadaki önemi toplantıda vurgulanan konular arasında yer almıştır (Burini, 2021). Salgının neden olduğu kriz karşısında hükümetlerin destek programları kritik olmakla birlikte dönüşümde yenilikçi ruh ve girişimcilik kapasitesi önem kazandığı için sektörde arz yönlü kırılganlıkların bertarafına yönelik olarak bilgi ve beceri seviyesinin artırılması, dijitalleşme benzeri konularda eylemler geliştirilmesi ve tüm çalışmalarda sektör temsilcilerinin yakın işbirliği önerilmektedir (Machiavelli, 2021).

4. Kapsayıcılık

Salgın sonrası sektörün yeniden inşa edilmesi, faydaların daha geniş şekilde paylaşıldığı ve etkilerin yerel toplulukların ihtiyaçlarını karşılamak için yönetildiği kapsayıcı bir sektör yaratma arzusuyla ilişkilendirilmektedir. Yerel yaratıcılığı ve kültürel mirası destekleyen ziyaretçi deneyimlerinin inovasyon ile birleştirilmesi, yaratıcı tematik pazarlama kampanyaları geliştirilmesi,  kültürel ve topluluk temelli turizm girişimlerinin desteklenmesi turizmin faydalarını yayan öneriler arasında sayılmaktadır.

Kapsayıcılık bağlamında sektörde istihdam edilenler için insana yakışır iş vurgusu ile çalışma koşullarının belirlenmesi ve herkese eşit fırsatlar sunulması ile daha adil bir kalkınma modeli beklentisi bulunmaktadır. Hükümet, işveren ve işçi örgütleri arasında sosyal diyalog artırılarak adil istihdam, iş güvenliği, işçi sağlığı alanlarında iyileşmelerin kapsayıcılığa olumlu etkileri toplantıda ifade edilen konulardandır.

Kapsayıcılık konusunda önemli diğer grup mikro ve küçük işletmelerdir. Turizm tedarik zinciri içinde yer alan yerel gıda, mal ve hizmet üreticilerini de kapsayacak şekilde değer zinciri analizleri ile en fazla etkiyi yaratacak aktörlerin belirlenmesi ve öncelikli olarak desteklenmesi kapsayıcılık başlığında önerilmiştir.

5.Yeşil dönüşüm

Turizm sektörü, sera gazı emisyonlarının önemli bir kaynağı olarak salgın riskini artırmakta ve yenilenemeyen kaynakları yoğun olarak tüketmektedir (Gössling vd., 2020). Bu nedenle turizm politikalarının sürdürülebilirlik prensiplerini içermesi ve vizyon ve strateji belgelerinde sıfır ya da düşük karbon, düşük kaynak kullanımı ve atık üretiminin azaltılması ile biyoçeşitliliği koruma ve doğal çevrenin bozulmasını önleme konusunda hedeflere yer verilmesi öne çıkan konular arasındadır. İşletmelerde uygulanan çevre yönetim sistemlerinin sistematik hale getirilmesi, çevre yönetimi konusunda rehberlik sağlanması ve destekleyici eğitimler düzenlenmesi, iyi uygulama örneklerinin teşvik edilmesi eylem önerileri arasında yer almıştır. Ayrıca hassas alanlar için arazi kullanım planlaması, sürdürülebilir ulaşım girişimleri (bisiklet yolları, akıllı mobilite gibi), kirlilikle mücadele ve çöp atma alışkanlıklarını değiştirmeye yönelik kampanyalar, kültürel alanlarda gürültü kirliliği ile mücadeleye yönelik eylemler, konaklama sektörü için su yönetimi, enerji verimliliği ve geri dönüşüm planları hazırlanması da eylem önerileri olarak toplantıda vurgulanmıştır (OECD, 2021).

6. Dijital dönüşüm

Covid-19 salgını turizmde temassız iletişim, sanal deneyimler, çevrim içi satın alma ve işlemler gibi dijital eğilimlerin hızlanmasına neden olmakla birlikte dijital dönüşümde teknoloji odaklı büyük şirketler ile geleneksel mikro ve küçük işletmeler arasında eşit şartlara sahip olmamaktan kaynaklanan büyük uçurumları gözler önüne sermiştir. Dijital teknolojilerin turizm sektöründe faaliyet gösteren mikro ve küçük işletmelerde uygulanması önündeki en büyük engellerden biri finansman eksikliğidir. Sektör kuruluşları ve yerel ağlarla birlikte çalışarak mikro ve küçük işletmeleri dijital kapasitelerini geliştirme konusunda cesaretlendirmek için hükümetlerin kredi ve teşvikler, vergi indirimleri, kuluçka merkezleri, hızlandırıcılar, mentörlük gibi fırsatlar ile destekleyici bir ortam oluşturmasının önemi vurgulanmıştır.

Turizmde dijitalleşmenin başarıya ulaşmasında işgücünün dijital yetkinlikleri kilit öneme sahip olduğundan öncelikle sektörde dijital beceriler ve ihtiyaçlar hakkında güvenilir veriler elde edilmesi önerilmektedir. İhtiyaçlara yönelik stratejinin geliştirilmesinin, bunun da turizm sektörü ile eğitim-öğretim kurumlarının yakın işbirliğinde yapılmasının önemi vurgulanmaktadır (OECD, 2021).

7. Yatırım ve altyapı

Sürdürülebilir bir turizm ekonomisi inşa etme eylemi, sektörün ve yerel toplulukların ihtiyaçlarını karşılamak için uygun, gerekli ve kaliteli altyapının sağlanmasını gerektirmektedir. Dayanıklı ve kapsayıcı bir turizm ekonomisine geçişte yatırım ve altyapının finansmanı için kaynak yaratma kritik konuların başında gelmektedir. Kaynak yaratma sürecinde öncelikle sürdürülebilir turizm yatırımlarına elverişli bir ortam sağlanması bunun için de ticaret ve yatırım gibi farklı alanlarda geliştirilen politikaların turizm sektörü ile koordineli eylemler içermesinin önemi vurgulanmaktadır. Sürdürülebilir turizm eylem planları hazırlanırken faaliyetler ile tutarlı olarak maliyetlerin ve finansman için olasılıkların (özel sektör finansmanı ve kamu-özel sektör ortaklıkları gibi) belirlenmesi önerilmektedir. Turizm planlamasında yönetişim yapılarına ve politika oluşumuna özel sektör katılımının yatırımlarda özel sektör finansmanı veya sponsorluğunu sağlamaya yardımcı olacağının da altı çizilmiştir.

Kaynakça:

  • Aldao C., Blasco D., Espallargas M. P., Rubio S. P. (2021). Modelling the Crisis Management and Impacts of 21st Century Disruptive Events In Tourism: the Case of the Covıd-19 Pandemic.
  • Buruni F. (2021). Spatial effects of a Pandemic on Tourism: Discovering Territorial Pathologies and Resilience.
  • Gössling S., Scott D. ve Salonu C. (2020). Pandemics, Tourism and Global Change: A Rapid Assessment of COVID-19.
  • Machiavelli A. (2021). A Fragmented System in the Face of the Crisis.
  • Ntounis N., Parker C., Skinner H., Steadman C. ve Varnaby G. (2020). Tourism and Hospitality Industry Resilience During the Covid-19 Pandemic: Evidence From England.
  • OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü). Report to G20 Tourism Working Group. (2021). G20 Rome Guidelines For the Future of Tourism.
  • OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü). (2021). Initiative for Safe International Mobility During the COVID-19 Pandemic.
  • Statista
  • UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü). Mayıs 2021.  World Tourism Barometer and Statistical Annex.
Yorum Yaz