/  Yeşil Büyüme   /  Üretim Kaynaklı Sera Gazı Salımları

Üretim Kaynaklı Sera Gazı Salımları

Özgen KÜÇÜKİL
Uzman
Yeşil Büyüme Politikaları Birimi

ozgen.kucukil@izka.org.tr

Küresel çapta krize yol açan iklim değişikliği problemi, dünya üzerindeki tüm canlıların yaşamını tehdit etmektedir. Bu problemin ortaya çıkmasının en büyük nedeni, üretim ve tüketim sonucu oluşan sera gazlarının miktarının giderek artması ve bunun sonucunda atmosferik dengenin bozulmasıdır. Genel bir bakış açısıyla, üretim sırasında ve ısınma/barınma ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla fosil yakıtların kullanılması ile sera gazları havaya karışmakta ve gün geçtikçe sera gazı miktarı artarak küresel ısınma etkilerini arttırmaktadır.

Küresel ısınma, hava sıcaklıklarının değişmesine yol açarak her bölgenin iklim karakterinin farklılaşmasına sebep olmaktadır. Örneğin, hava koşulları mevsim normallerinin dışına çıkmakta, kara ve deniz ısınmalarında farklılıklar meydana gelmekte, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının miktarı değişmektedir. Tüm bu faktörler de tarımsal üretimde büyük problemlerin yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Doğanın dengesinin giderek bozulması, canlı yaşamında yeni sıkıntıları doğurarak doğal yaşamı riskli bir hale getirmektedir.

Sera gazları başlıca karbondioksit, karbon monoksit, metan, azot dioksit ve diğer gazlardan oluşmaktadır [1;2]. Küresel ısınmaya etkisi en fazla olan gaz metan olmakla birlikte, havaya karışan miktarının çok daha fazla olması nedeniyle karbondioksit sera gazı etkisinin oluşumunda temel rol oynamaktadır [3; 2]. Bu nedenle sera gazı etkisinin hangi eylemlerde daha fazla ortaya çıktığı araştırılırken karbondioksit üretim miktarının fazla olduğu alanlara bakmak yeterli olacaktır.

TÜİK verilerine göre 2019 yılında CO2 eşd.* olarak %72’lik oranla enerji kaynaklı sera gazı salımı yapılmıştır. Bu sıralamayı %13,4 ile tarım, %11,2 ile endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı, %3,4 ile atık sektörü izlemektedir (Şekil 1). Yalnızca CO2 salımına bakıldığında; %34,6’sı elektrik ve ısı üretiminden olmak üzere %87,4’ü enerji sektöründen, %12,3’ü endüstriyel işlemler ve ürün kullanımından, %0,3’ü ise tarım ve atık sektörlerinden kaynaklandığı görülmektedir (Şekil 2). Metan emisyonu değerleri ise; %62,4’ü tarım, %19,5’i enerji, %18,1’i atık ve %0,03’ü endüstri kaynaklı olduğu görülmektedir [4].

Şekil 1 ve 2: Sektörlere Göre Sera Gazı ve CO2 Emisyon Oranları (TÜİK, 2019)

Enerji üretimi ve kullanımı nedeniyle ortaya çıkan sera gazı emisyonu oranlarına bakılacak olursa, en fazla emisyonun fosil yakıtların kullanılması nedeniyle ortaya çıktığı görülmektedir. Bu şekilde ortaya çıkan emisyon oranları incelendiğinde ise; enerji elde etme sırasında ortaya çıkan emisyonun %40,8’lik oran ile ilk sırada yer aldığı, ulaşım ve diğer sektörlerin tüketim oranının %19 olduğu ve endüstriyel üretim sırasında açığa çıkan gazın %16’lık oran ile en sonda yer aldığı görülmektedir [5].

Sera gazı salımı yapan sektör sıralamasında ikinci sırada olan tarım sektörünün (ormancılık ve balıkçılık sektörleri ile birlikte) diğer sektörlerden en temel farkı, havaya en çok karışan gazın karbondioksit yerine metan gazı ve diazotmonoksit olmasıdır. Bu gaz karışımı tarım sektörünün toplam sera gazı salımının yaklaşık %80’ini oluşturmaktadır. Bu durumu, geviş getiren hayvanların sindirim sürecinde oluşturdukları metan gazı ile topraktaki mikroorganizmalar tarafından nitrit ve nitratın azota dönüştürülmesi sonucunda havaya karışan diazotmonoksit gazı oluşturmaktadır. Bununla birlikte toprak üstünde bekleyen hayvan gübreleri de bozulurken her iki gazın salımına neden olmaktadır [6].

Bir diğer metan gazı açığa çıkan üretim alanı ise çeltik tarlalarıdır. Çeltik tamamen sulu topraklarda üretilmekte olup bu tarlalarda bulunan suyun içerisindeki organik maddelerin, oksijensiz ortamda ayrışması sonucu metan gazı ortaya çıkmaktadır [7].

2019 yılında Türkiye’deki üretimi sırasında en çok sera gazı açığa çıkaran sanayi sektörleri sıralaması %65,3 ile çimento, kireç, cam, seramik gibi mineral ürünlerin üretimini kapsayan mineral endüstrisi, %19,3 ile metal endüstrisi ve %4,1 oran ile kimya sektörü şeklindedir. Tüketim oranlarında bir alt sektörler incelenirse karbon emisyonunun en çok %6’lık oran ile çimento üretiminde ve %2,3 ile demir çelik sektöründe gerçekleştiği görülmektedir. Burada yer alan veriler yalnızca üretim sırasında ortaya çıkan değerler olup üretim sırasında yakıt kullanımı ve ulaşım nedeniyle yapılan tüketimler hariç tutulmuştur [5].

Emisyon nedeniyle hava sıcaklıklarında yaşanan dengesizlikler artarak üretim alanlarında çeşitli problemlerin yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Aşağıda bu problemlere ilişkin bir tablo sunulmaktadır:

Tablo 1: İklim değişikliğinin sanayiye doğrudan ve dolaylı etkileri [8; 9]

İzmir özelinde sera gazı etkisine bakılacak olursa; sanayi, havacılık ve enerji üretiminden kaynaklanan salımlar da dâhil olmak üzere 2018 yılı kişi başı ortalama salım miktarı 5.08 tCO2 eşd. seviyesindedir. %31,4’lük oran ile endüstriyel üretim ilk sırada yer almakta, onu %23,1 oran ile ulaşım sektörü izlemektedir. Tarım ve hayvancılık, İzmir’deki toplam sera gazı salımlarının %8,2’sini oluşturmaktadır [10].

İzmir’in bina stokunun eski olması nedeniyle konutlarda elektrik ve ısı kullanımından kaynaklanan salımlar, belediyelerin toplam CO2 salımlarının %14,3’ünü oluşturmaktadır. Atıkların çoğu sıhhi bir şekilde bertaraf edilirken, %93’den fazlası sınırlı bir şekilde yeniden kullanım ve geri dönüşüm ile düzenli depolama alanına yönlendirilmektedir. İzmir’deki enerji üretimi büyük ölçüde geleneksel fosil yakıt enerjilerinden (doğal gaz, ithal kömür ve akaryakıt) elde edilmekte ve yaklaşık 40.000 eve jeotermal ısı sağlanmaktadır [10].

Üretim sırasında sera gazı etkisinin göz ardı edilmesi ile emisyonun sebep olduğu küresel ısınma nedeniyle doğaya ve üretim alanlarının büyük çoğunluğuna olan olumsuz etki bir döngü olarak düşünülebilir. Bu döngünün kırılabilmesi için zaman kaybetmeden uygun politikaların izlenerek harekete geçilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda sektör bazında detaylı araştırmalar yapılarak alınabilecek önlemler çalışılmalıdır.

Kaynakça:

  • [1] Bayraç, H.N. ve Emrah, D. (2016). Türkiye’de İklim Değişikliğinin Tarım Sektörü Üzerine Etkileri, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 11(1), 23-48.
  • [2] Erdoğan S., (2020). Enerji, Çevre ve Sera Gazları, Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Y. 2020, Cilt 10, Sayı 1, ss. 277-303.
  • [3] Dulkadiroğlu, H. (2018). Türkiye’de Elektrik Üretiminin Sera Emisyonları Açısından İncelenmesi, Ömer Halisdemir Üniversitesi, Mühendislik Bilimleri Dergisi, 7(1), 67-74.
  • [4] Sera Gazı Emisyon İstatistikleri, 1990-2019, Türkiye İstatistik Kurumu.
  • [5] Turkish Greenhouse Gas Inventory 1990 – 2019, TUIK.
  • [6] Yeni O., (2019). Türkiye’de Üretim Kaynaklı Sera Gazı Salımları: Sektörel Bir Değerlendirme, Hacettepe Üniversitesi.
  • [7] Şahin G., Avcıoğlu Onurbaş A., (2016). Tarımsal Üretimde Sera Gazları ve Karbon Ayak İzi, Tarım Makinaları Bilimi Dergisi (Journal of Agricultural Machinery Science), 12 (3), 157-162.
  • [8] Rende K., Tosun C., Karahan Ş., Partal R., Şık E., Budak T., Avinal A., Günay A., (2015). Türkiye İmalat Sanayinde Temiz Üretim Uygulamaları İle Sera Gazı Azaltımı, TÜBİTAK MAM, 6. Ulusal Hava Kirliliği ve Kontrolü Sempozyumu-2015 7-9 Ekim 2015, İZMİR.
  • [9] BSTB, 2015. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, İklim Değişikliği ve Sanayi, Yenimahalle, ANKARA
  • [10] İzmir Yeşil Şehir Eylem Planı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kasım 2020.
Yorum Yaz