/  Mavi Büyüme   /  Denizlerden İnsanlık İçin Yeni Çareler: Mavi Biyoteknoloji

Denizlerden İnsanlık İçin Yeni Çareler: Mavi Biyoteknoloji

Dr. Saygın Can OĞUZ
Uzman
Mavi Büyüme Politikaları Birimi
saygin.oguz@izka.org.tr

Biyoteknoloji, özel bir kullanıma yönelik olarak ürün veya işlemleri dönüştürmek veya meydana getirmek için biyolojik sistem ve canlı organizmaları veya türevlerini kullanan teknolojik uygulamalardır (DPT, 2000). Dünya nüfusunun artması ve doğal dengelerin insan aleyhine bozulması biyoteknolojiyi pek çok alanda etkili olabilen bir teknoloji olarak giderek ön plana çıkarmaktadır. İnsan sağlığından tarıma, kimya mühendisliğinden çevre korumaya, gıda üretiminden enerji üretimine kadar yaşamın pek çok alanı biyoteknolojinin kapsamına girmektedir . Bu nedenle biyoteknoloji renk kodlarıyla tanımlanmış olan alt dallara ayrılmıştır (Tablo 1). En genel ayrıma göre kırmızı biyoteknoloji sağlık, yeşil biyoteknoloji tarım, mavi biyoteknoloji deniz ve su, beyaz biyoteknoloji ise endüstri alanındaki uygulamaları göstermektedir. Söz konusu alanlarda yaygınlaşan uygulamalar aynı zamanda biyoekonomiyi doğurmaktadır.

Tablo 1: Renklere göre biyoteknoloji faaliyet alanları

RENK BİYOTEKNOLOJİ FAALİYET ALANI
KIRMIZI Sağlık, medikal, tanı
MAVİ Su, sahil, deniz
SARI Gıda, beslenme
YEŞİL Tarım ve çevre
KAHVERENGİ Sulama ve çöl
BEYAZ Endüstriyel Biyoteknoloji
GRİ Klasik fermantasyon ve biyoproses teknolojisi
ALTIN Biyoinformatik, nanobiyoteknoloji
SİYAH Biyoterör, biyosuç
MOR Patentler, fikri mülkiyet hakları

Kaynak: Gül, 2014; BSTB, 2015

Söz konusu ayrım içinde mavi biyoteknoloji yeni ürünler geliştirmek için çeşitli deniz organizmalarının araştırılması ve kullanılması ile ilgilenmektedir. Bu ürünler biyoekonomi içinde yeni ilaçlar, kozmetik ürünler, yiyecekler, besin takviyeleri, biyomalzemeler, enerji kaynakları olabilmektedir.  Geniş bir yelpaze teşkil eden bu alanlarda, insan yaşamını daha sürdürülebilir kılmaya yönelik yeni ürünlerin geliştirilmesi güncel durumda Ar-Ge çalışmaları ve teşviklerinin konusu olmaktadır.

Yeni nesil ilaçlar…

Denizel canlılardan elde edilen maddeler insan sağlığı için kanserden enfeksiyona, diyabetten tüberküloza çok geniş bir yelpazede kullanabilmektedir (Rad ve Şen, 2014). Örneğin anti-viral ilaçlar Zovirax ve Asyclovir, Karayip süngerlerinden elde edilmiştir. Küçük yumuşak gövdeli deniz hayvanlarından geliştirilen Yondelis, kanserle savaşmak için kullanılan ilk deniz ilacıdır (Avrupa Komisyonu, 2012). Deniz süngerinden izole edilmiş maddeler lösemi ve enfeksiyon ile mücadelede kullanılan ilaçların geliştirilmesine yol açmıştır (Rad ve Şen, 2014). Denizlerde ve derin su kaynaklarında bulunan yeni mikroorganizmalardan, antibiyotik direncine karşı önlem olabilecek alternatif antibiyotikler geliştirilmesi için yapılan çalışmalar insanlık için önem taşımaktadır (Şahin, 2018).

2018 yılında 1,2 trilyon ABD doları[1] tutarında toplam pazar hacmine sahip olan ilaç sektörü aynı zamanda dünyada toplam Ar-Ge harcamasının %14,4’üne sahiptir. Bir molekülün beşeri ilaca dönüşmesi ortalama 10-15 yılı bulabilmekte ve yüksek yatırım tutarları gerektirmektedir. Son yıllarda pazara verilen ilaçların %20’si biyoteknoloji ürünleri olup, bu ürünleri başta ABD olmak üzere Çin ve Japonya gibi ülkeler geliştirmektedir (EB, 2016). Yapılan analizler 2023’te ilaç sektör pazar hacminin 1,5 trilyon ABD dolarını aşacağını ve bunun içinde biyoteknolojik ilaçların payının da artacağını göstermektedir (Statistica, 2020).

İlaç endüstrisi yanısıra, insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerinden dolayı son yıllarda denizel kökenli sağlık ürünlerine ve fonksiyonel besinlere de (nutrasötikler) ilgi artmaktadır. Zayıflama ürünleri, antioksidanlar, protein takviyeleri gibi ürünler halihazırda büyük bir pazar durumundadır. Deniz patlıcanı (deniz hıyarı) ve deniz anası gibi deniz canlıları, hem ilaç sanayisi hem de fonksiyonel gıdalar için girdi sağlayan önemli türlerdir. Yine kozmetik endüstrisi yeni ürünlerin geliştirilmesinde denizel kaynaklara dayalı pek çok maddeden istifade etmektedir.

Mavi biyoteknoloji ile elde edilen yüksek değerli ürünler tüm gelişmelere karşın mevcutta niş sayılabilecek bir pazara sahiptir. Gelecekte metabolitlerin ve birincil bileşiklerin (lipitler, şekerler, polimerler, proteinler) gıda, yem ve kimya endüstrileri için girdi olarak kullanılması ile orta ölçekli bir pazar haline gelebileceği değerlendirilmektedir. Bir sonraki aşamada ise bu endüstrinin kitlesel ürünlerin tedarikçisi haline gelmesi beklenmektedir. Bu süreci hızlandırmak için deniz ile ilgili temel araştırmalar ve endüstriyel uygulamalı araştırmalar konusunda kombinasyonların geliştirilmesi gerekmektedir (Avrupa Komisyonu, 2012).

Yeni enerji kaynakları…

Alternatif enerji alanında en büyük kaynağı algler oluşturmaktadır. Alglerden biyoyakıt eldesi yoğun bir Ar-Ge alanıdır. Algler ve daha özelde mikroalgler[2], en hızlı büyüyen bitkilerdendir. Bu nedenle yakıt üretiminde soya bitkisine göre ortalama 100 kat fazla verim alınabilmektedir. 1000 m2’lik alanda soya yetiştirilerek yılda yaklaşık 50 litre biyoyakıt elde edilirken, bu rakam mikroalgler kullanıldığında 2000-5000 litre arasına ulaşabilmektedir. Yine de büyük miktardaki enerji ihtiyacını karşılamak için milyarlarca metrekarelik alan gerekmektedir (Baydemir, 2018). Bu nedenle alanda Ar-Ge çalışmaları devam etmektedir.

Akdeniz Havzası ve İzmir

Akdeniz mavi biyoteknoloji için büyük bir değer olarak kabul edilen termal veya kükürt delikleri ve 2000 metre veya daha fazla derinlikte hipersalin girintileri gibi çok sayıda uygun ortama sahiptir. Mavi biyoteknolojiler ve buna bağlı ekonomi halihazırda gelişmiş olmasa da bu potansiyel ışığında orta vadede gelişme göstermesi beklenmektedir (UFM, 2014).

İzmir 629 kilometrelik kıyı şeridi, ilgili disiplinlerde hizmet veren araştırma altyapıları[3], üniversitelerde su ürünleri, biyoteknoloji, tıp, eczacılık, yaşam bilimleri alanında fakülteleri ve yetişmiş insan kaynağı ile mavi ekonomi ve daha özelde mavi biyoteknolojiden daha fazla yararlanma şansına sahiptir. Bu alanda araştırmaların finansmanı için ulusal fonlar yanında AB fonlarından faydalanma, yeni ürün ve teknolojiler üretilmesine yönelik girişimciliğin teşviki, üniversitelerde kavramın gerektirdiği multidisipliner araştırma ortamının güçlendirilmesi öne çıkan temel konulardır.

Katma değerli ürün üretiminde özellikle denizlerin sahip olduğu moleküllerden biyoteknolojik ilaç ve ürünlerin geliştirilmesi maliyetli ve uzun soluklu çalışmalar gerektirmesine karşın gelişime açık, katma değeri yüksek büyük bir alanı oluşturmaktadır. 11. Kalkınma Planı da biyoteknoloji alanını kritik teknoloji olarak sınıflandırmış ve üretkenliğin artırılması için tedbirler tarif etmiştir. Söz konusu alandaki gelişmeler bölge rekabetinin güçlendirilmesi yanında ülkemizin orta gelir sınırını aşmasına da katkı sağlayacaktır.

Kaynakça


[1] 2018 değeri https://www.statista.com/topics/1764/global-pharmaceutical-industry/ adresinden alınmıştır.

[2] Mikroalgler mikrometre ölçeğinde, ancak mikroskopla görülebilecek tek hücreli organizmalardır. Binlerce türü olan mikroalgler fotosentez yapmakta ve çok hızlı büyüyebilmektedir. Bu özellikleri sayesinde biyoyakıt üretimi için en uygun adaylar olarak değerlendirilmektedir (Baydemir, 2018)

[3] Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Biyoteknoloji ve Biyomühendislik Araştırma ve Uygulama Merkezi (BİYOMER), İzmir Biyotıp ve Genom merkezi (İBG-İzmir), Ege Üniversitesi İlaç Geliştirme Ve Farmakokinetik Araştırma Uygulama Merkezi (ARGEFAR), Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası Sağlık Teknolojileri Geliştirici ve Hızlandırıcı Uygulama ve Araştırma Merkezi (Bioİzmir), Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Bilimler Araştırma Laboratuvarı (FABAL), Dokuz Eylül Üniversitesi İleri Biyomedikal Ar-Ge Uygulama ve Araştırma Merkezi örnek verilebilir.

Yorum Yaz