/  Yeşil Büyüme   /  Yeşil Büyüme Stratejisi Ülke Uygulamalarına Yönelik Değerlendirmeler

Yeşil Büyüme Stratejisi Ülke Uygulamalarına Yönelik Değerlendirmeler

Emine Bilgen EYMİRLİ
Uzman
Yeşil Büyüme Politikaları Birimi
bilgen.eymirli@izka.org.tr

Doğal kaynakların hızla azaldığı, çevre kirliliğine bağlı olarak ekosistemlerin yok olduğu dünyamızda kaynak kıtlığı, insanlığın geleceği ve refahı açısından önemli bir tehdit oluşturmakta. Artan kaynak kullanımına dayanan ve çevresel etkileri yüksek mevcut ekonomik büyüme modelinin uzun dönemde sürdürülebilir olmadığı, ekonomik ve sosyal gelişmenin devamlılığı açısından yeni bir ekonomik sisteme geçişin gerekli olduğu bugün artık küresel düzeyde kabul edilmekte. Bu noktada yeşil büyüme, doğal kaynakların korunduğu aynı zamanda ekonominin de çevre teknolojileri üzerine geliştiği bir yaklaşım olarak, mevcut ekonomik sistemler için yeni ve rekabetçi bir büyüme modeli şeklinde karşımıza çıkıyor.

Ülkelerin değişen coğrafi ve çevresel şartlarına göre uygulanabilen yeşil büyüme yaklaşımının günümüzde pek çok ülkenin sürdürülebilir kalkınma girişimleri içerisinde önemli bir yer tuttuğunu, ulusal ve bölgesel kalkınma planlarının temelini oluşturduğunu görmekteyiz. Yeşil büyüme modelinin ekonomik, sosyal ve çevresel faydaları bir arada sunması dünya genelinde bu denli popüler olmasında önemli rol oynuyor. Yeşil büyümeye geçiş ile birlikte artan verimlilikle rekabet gücü artıyor, yeni sektörler ve teknolojilerin ortaya çıkmasıyla iş imkanları gelişiyor, yeni pazarlar oluşuyor, çevre kirliliği azalıyor ve doğal kaynaklar korunarak sosyal eşitlik sağlanıyor (OECD, 2010).

Yeşil büyüme ilk olarak 2005 yılında Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (UNESCAP) tarafından hızlı gelişen Asya ülkeleri için yeni bir düşük karbonlu sürdürülebilir kalkınma modeli olarak sunuldu (Kim&Chae, 2014). Bu yaklaşım kapsamında küresel düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş ile birlikte enerji güvenliğinin artırılması, yeni ekonomik büyüme ve istihdam kaynakları yaratılması ile bölgelerin hem ekonomik hem de çevresel zorluklarla başa çıkabileceği öngörülüyor. 2008 küresel ekonomik krizi sonrasında birçok ülkenin yaşanan ekonomik durgunluk ortamından çıkış yolu olarak yeşil büyüme yaklaşımını benimsediğini görmekteyiz. Nitekim 2009 yılında 34 ülke imzaladıkları Yeşil Büyüme Deklarasyonu ile krizle mücadelede ve sonrasında yeşil büyüme stratejilerini sürdüreceklerini açıklamışlardır. Bunun üzerine Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), ekonomik, çevresel, teknolojik, finansal ve kalkınma boyutlarını birlikte ele alarak hazırladığı Yeşil Büyüme Stratejisi ile ülkeler için kavramsal bir çerçeve oluşturarak ülkelerin yeşil büyümeyi hayata geçirme çabalarına katkı vermektedir (OECD, 2011).

Günümüzde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan pek çok ülke ekonomik kalkınma hedeflerine ulaşmak için yeşil büyüme stratejisi geliştirmekte ya da yeşil büyüme yaklaşımlarını mevcut kalkınma planlarına entegre etmektedir.  Meksika, Vietnam, Ruanda, Hindistan, Güney Kore, Çin, Fransa ve Avustralya ulusal düzeyde yeşil büyüme stratejisi uygulayan ülkelerin başında yer alıyor. Güney Kore, ulusal düzeyde yeşil büyüme stratejisi geliştiren ve başarılı olan ilk ülkelerden biri (Negra, 2013). 2009 yılında küresel ekonomik krizle mücadele edebilmek adına “düşük karbonlu yeşil büyümeyi” ulusal kalkınma vizyonu olarak benimseyen Güney Kore, Ulusal Yeşil Büyüme Stratejisi ile 2050 yılına kadar iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmayı, ekonomik büyüme için yeni alanlar yaratmayı ve yaşam kalitesini iyileştirmeyi hedeflemekte. Çin ise, ulusal beş yıllık kalkınma planlarında yeşil büyüme hedeflerine yer vererek 1 milyon istihdam yaratmayı ve kırsal yoksulluğu azaltmayı amaçlıyor. Almanya’nın yenilenebilir enerjiye odaklanan yeşil büyüme politikalarının merkezinde ise çevresel inovasyon, ürün ve hizmet sektörlerinin geliştirilmesi yer alıyor. Yoksulluğun azaltılması hedefi doğrultusunda enerji ve ulaştırma sektörlerine odaklanan Meksika’da ise, teşvikler ve düzenlemeler yoluyla yeşil dönüşüm süreci devam etmekte (GGBP, 2014).  

Ülkelerin yeşil büyümeye geçiş sürecinin kalbini, iyi tasarlanmış ve etkin uygulanan stratejiler oluşturuyor. Yeşil büyüme stratejilerinin hazırlanması ve uygulanmasında bilinen tek bir reçete bulunmuyor. Yeşil büyüme, yeşil ekonomi, düşük emisyon, düşük karbon ve iklime dirençli kalkınma planı gibi farklı isimlerle oluşturulan yeşil büyüme stratejileri ülkelerin politik ve kurumsal yapısına, kalkınma düzeyine, sahip olunan kaynaklara ve çevresel etkilere bağlı olarak değişiklik gösterebiliyor. Bununla birlikte, ülke örnekleri incelendiğinde, yeşil büyüme stratejisi geliştirme ve uygulama süreçlerinin benzer özellikler gösterdiği, ortak adımlar içerdiği görülmekte.

Uluslararası Yeşil Büyüme İyi Uygulamalar Girişimi (GGBP) tarafından gerçekleştirilen ve ülkelerin yeşil büyüme hedefi içeren ulusal, bölgesel ve yerel düzeydeki plan, program ve strateji belgelerinin incelendiği çalışmada başarılı yeşil büyüme stratejilerinin ortak süreçleri ve temel özellikleri ortaya konmakta.

Tablo 1. Başarılı Yeşil Büyüme Stratejilerinin Özellikleri

Süreç Aranan Özellikler Örnek Uygulamalar
Planlama ve Sürecin Koordinasyonu Üst düzey liderliğin sağlanmasıSürecin güçlü bir kurumsal yapı tarafından yürütülmesi Açık ve net ekonomik, sosyal ve çevresel hedeflerin ve uygulama yol haritalarının oluşturulması Hedeflere yönelik zorlayıcı ve kısıtlayıcı politik ve yasal mekanizmaların geliştirilmesi Aktif ve stratejik paydaş yönetimi Dönüşüme yönelik açık, yereli temsil eden, stratejik ve ekonomik kalkınma odaklı vizyonSpesifik, ölçülebilir, uygulanabilir ve zamana bağlı genel ve sektör bazlı geliştirilen hedefler Güney Kore Meksika Almanya
Analiz Sosyal, çevresel ve büyüme göstergelerini birlikte ele alan temel senaryoların oluşturulmasıSosyal, çevresel ve ekonomik faydaların tespiti ve önceliklendirilmesiMüdahale seçeneklerinin analizi, önceliklendirilmesi ve seçimi Birleşik Krallık Güney Afrika  
Uygulama Dönüşümü teşvik edecek mekanizmaların oluşturulmasıDönüşüme zorlayacak yönetmelikler, standartlar veya genelgelerin hazırlanmasıYatırım destek araçları ile özel sektörü harekete geçirmeKamu-özel sektör iş birliğini güçlendirecek mekanizmalar oluşturulması Hollanda  Brezilya Güney Kore  
İzleme ve Değerlendirme İlerlemenin ölçülmesi ve izlenmesine yönelik etkin ve az sayıda gösterge seti kullanılmasıHesap verilebilir, şeffaf ve kurum rollerinin açıkça tanımlandığı bir sistem kurulmasıİzleme ve değerlendirmeye yönelik kurumsal düzenlemeler oluşturulmasıÇıktı ve sonuçların kamuoyu ile paylaşılması Danimarka Güney Kore    

Kaynak: GGBP, 2014

Yeşil büyümeye geçişte en önemli zorlukların başında farklı çıkarlara sahip ve geleneksel olarak kutuplaşmış tarafların bir araya getirilmesi gelmekte. Bu noktada uzun vadeli ulusal büyüme hedefleri ile çevresel riskler ve fırsatlar arasında bağlantı kuracak, farklı kesimlerden çıkar çatışması yaşayan paydaşları bir noktada birleştirecek güçlü ve üst düzey liderliğin sağlanması kritik öneme sahip. Üst düzey liderliğin yanında yeşil büyüme stratejilerinin planlamasında ve yürütülmesinde süreci yürüten, uygulayan ve takip eden güçlü bir kurumsal sahiplilik de gerekiyor. Ülke örnekleri incelendiğinde, yeşil büyüme stratejilerinin genelde kamu sahipliliğinde yürütüldüğünü görmekteyiz. Ulusal bir vizyonla hazırlanan ve yeşil büyüme süreçlerinin bizzat başkanlık ofisi tarafından yürütüldüğü Güney Kore ve Meksika örnekleri, üst düzeyde ve güçlü liderliğin dönüşümün başarısı üzerinde nasıl önemli bir rol oynadığını gösteriyor.

Başarılı yeşil büyüme stratejilerinde güçlü paydaş desteğiyle benimsenen güçlü, iddialı ve odaklanmış bir vizyonun varlığı dikkat çekiyor. Yeşil büyüme politikalarında bir öncü olarak kabul edilen Almanya’nın enerji sistemini dönüştürmeye odaklanan vizyonu bu anlamda örnek olarak gösterilmekte. Bazı stratejiler iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına odaklanırken bazıları da ekonomik gelişme odaklı olabiliyor ancak iklim öncelikli yaklaşımların yeşil dönüşüm için fazla etkili olmadığı belirtiliyor. Strateji geliştirme sürecinde açık, net, yerelin ihtiyaçları doğrultusunda, ekonomik, sosyal ve çevresel öncelikleri bir arada ele alan vizyonlar oluşturulması uygulama açısından hayati önem taşıyor.

Açık ve iyi ifade edilmiş ekonomik, sosyal ve çevresel hedeflerin oluşturulması ve bu hedeflere yönelik zorlayıcı ve kısıtlayıcı politik ve yasal mekanizmaların geliştirilmesi yeşil büyüme vizyonunun uygulanabilir bir stratejiye dönüştürülmesi için önemli bir adım olarak görülüyor. Spesifik ve ölçülebilir hedefler geliştirmek, kaynakların bir noktaya odaklanmasını ve ilerlemenin ölçülmesini sağlıyor. Yeşil büyüme stratejilerinde sera gazı emisyonunu azaltma, kaynak verimliliği ve temiz teknoloji gelişimine yönelik hedeflerin programların merkezinde yer aldığı görülmekte. Ülkelerin kullandığı en yaygın hedefler arasında ekonomik çıktı, yoksulluğun azaltılması, istihdam, sera gazı ve diğer kirletici emisyon azaltımları, endüstriyel büyüme ve bunların bir araya getirilme biçiminde ve zaman çerçevelerinde büyük değişkenlik gösteren doğal kaynak koruması bulunmakta.

Yeşil büyüme süreçlerinin modellenmesinde mevcut zaman, bütçe ve kapasite dikkate alınarak öncelikli ve sınırlı faydalara odaklanmak uygulamanın etkinliği açısından önem taşıyor. Başarılı stratejilerde sosyal, çevresel ve büyüme göstergelerini birlikte ele alan ekonomik, mali, sektörel vb. analizlere yer verildiğini ve bu analizler sonucunda temel senaryoların oluşturularak çevresel, sosyal ve ekonomik fayda oluşturan yeşil büyüme çözümlerinin belirlendiğini görüyoruz. Başarılı bir yeşil büyüme stratejisi ekonomi genelinde dönüşümü sağlayacak kapsamlı ve tutarlı politika araçlarının geliştirilmesini gerektirmekte. Ancak pek çok ülkede başlangıçta bu araçların enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiye odaklanan sınırlı proje ve programlardan oluştuğu görülüyor. Oysa uygulamada kısa vadeli faydalar elde etmek ve uzun vadeli dönüşümü desteklemek için çoklu hedeflere yönelik dönüşümü teşvik edecek mekanizmalarının oluşturulması, dönüşüme zorlayacak yönetmelikler, standartlar veya genelgelerin hazırlanması ve yatırım destek araçları ile özel sektörü harekete geçirme gibi politika araçlarının hayata geçirilmesi öneriliyor. Güçlü bir kamu, üniversite ve özel sektör iş birliği, yeşil büyüme hedeflerine ulaşmak için gereken kaynakları, uzmanlığı ve yenilikçi liderliği harekete geçirmek için önemli bir araç olarak görülmekte. Hollanda’da işletmeler, araştırma enstitüleri, üniversiteler ve kamu kurumları arasında tarım, yüksek teknoloji, enerji, lojistik gibi farklı sektörlerde inovasyonu teşvik etmek amacıyla oluşturulan iş birliği yapısı başarılı bir uygulama olarak gösterilebilir.

Ülkemizde ulusal düzeyde yeşil büyümeye geçişi hedefleyen bir strateji çalışması henüz bulunmuyor, ulusal planlar ve stratejilerde belirgin bir yeşil büyüme hedefi yer almıyor. Ancak On Birinci Kalkınma Planı’nda ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadele doğrultusunda yeşil büyüme yönünde politika geliştirileceği, emisyon artış trendinin sınırlandırılması ve iklim değişikliğine uyum çabalarının önemsendiği belirtilmekte. Ulusal politikalarda yeşil büyümeye karşı mesafeli duruşumuz uygulamada da kendini göstermekte. Yeşil büyüme performansları açısından OECD göstergelerine göre, ülkelerin performanslarının ölçüldüğü çalışmalarda; üretimin çevre verimliliği, üretim alışkanlıklarındaki değişiklik, tüketimin çevre verimliliği, tüketim desenlerindeki değişiklik, doğal kaynak varlığı, yaşam çevre kalitesi ve ekonomik aktörlerin geri dönüşleri olmak üzere beş farklı kategorideki göstergeler üzerinden yapılan hesaplamalarda ülkemiz en düşük puana sahip ülkeler arasında yer almakta (Karadaş &Işık, 2019).

Yeşil büyüme stratejileri yeşil dönüşüme yönelik hedeflerin hayata geçirilmesinde etkin araçlar olup ülkemizde strateji temelli yeşil büyüme politikalarının geliştirilmesi için bu alanda adımlar atılması gerekli. Son yıllarda dünya genelinde bölgesel yeşil dönüşüm çabalarının ulusal politikalara öncülük ettiği çarpıcı örnekler göz önüne alındığında, ülkemizde bölgesel düzeyde uygulanacak bir yeşil büyümeye geçiş stratejisi ulusal politikalar açısından yönlendirici olabilir. Bu noktada sınırlı doğal kaynakları, hassas ve korunması gerekli ekosistemleri ve güçlü ekonomisi ile İzmir, bölgesel yeşil dönüşüm girişimlerinin başlatılması açısından stratejik konuma sahip en uygun bölge olarak değerlendirilebilir.

KAYNAKÇA

  • GGBP (2014). “Green Growth in Practice: Lessons from Country Experiences”, Green Growth Best Practice.
  • Karadaş, H.A. & Işık, H.B. (2019). “Türkiye’de Yeşil Büyüme: OECD Göstergeleri ile İstatistiksel Bir Karşılaştırma”, Fiscaeconomia, 3(1), 268-317.
  • Kim, S., Kim, H. & Chae, Y. (2014). “A New Approach to Measuring Green Growth: Application to the OECD and Korea”, Futures, 63, 37–48.
  • Negra, C. (2013). “Agriculture and Climate Change in National Green Growth Strategies”, Working Paper No. 49, CGIAR Research Program on Climate Change, Agriculture and Food Security (CCAFS), Copenhagen, Denmark.
  • OECD (2010). “Yeşil Büyüme Stratejisi Geçici Raporu: Sürdürülebilir bir Gelecek için Taahhütlerimizin Yerine Getirilmesi”, OECD Multilingual Summaries.
  • OECD (2011). “Towards Green Growth; Summary for Policy Makers”, Key OECD Publications,  Summaries.
  • Yılmaz, V. & Doğan, A. (2017). “Türkiye’nin Yeşil Büyüme Uygulamalarının Etkinliği”, The Journal of Academic Social Science, 57, 277-295.
Yorum Yaz